20. Hukuk Dairesi 2017/10585 E. , 2017/10945 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... köyünde bulunan tahmini 1500 m² ve 15000 m² yüzölçümlü iki parça taşınmaza ataları ve kendisinin 200 yılı aşkındır zilyet olduğu, orman olarak tesbit gördüğü iddiasıyla tesbitin iptali ile kendi adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, ... tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/03/2009 tarih ve 2009/697 E. - 4405 K. sayılı kararıyla hüküm bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: ["Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosuna ilişkin tutanaklar ve haritasının işin bitimi ile kadastro müdürlüğüne verilip arazi kadastrosuna ilişkin tutanaklar ile birlikte 30 günlük askı ilânına tâbi tutulacağı, ilânın bitimi ile arazi kadastrosu ile birlikte orman kadastrosunun da kesinleşeceği, 30 günlük bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, 3373 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince tapu sahibi gerçek ve tüzel kişilere 10 yıl içinde orman kadastrosuna itiraz davası açma hakkının tanındığı, somut olayda davacının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanıp tapuya dayanmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği kabul edilmiştir.
Ne var ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/01/2006 tarih ve 2006/20 - 619 Esas - 2006/665 Karar sayılı kararı ile “3402 sayılı Kadastro Kanununda ve diğer kanunlarda 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılacak kadastro tespitlerinde zilyetliğe dayalı olarak açılan davaların 30 günlük askı ilan süresi ile sınırlı olduğuna ve 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmasının olanaklı olmadığına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, sınırlayıcı hüküm bulunmadan kişinin Anayasal mülkiyet hakkının özüne dokunur biçimde dava açma süresinin kadastro tutanaklarının askı ilanına çıkarılmasından itibaren 30 günlük süre ile sınırlandırılması ve bir yerin orman olmadığı bilimsel olarak saptansa dahi hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına imkan vermeyecek 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile mülkiyet hakkının elinden alınması doğru değildir." hükmü getirilmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda açıklanan kararı karşısında mahkemenin kararı yerinde değildir. Bu nedenle, mahkemece işin esasına girilerek tarafların delilleri toplandıktan sonra uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi gerekir."] denilerek hüküm bozulmuştur.Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, birleşen dosya davacıları ... ve ... tarafından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan davalar bu dava ile birleştirilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacı ... tarafından açılan davanın açılmamış sayılmasına, davacılar ... ve ... tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı ve birleştirilen dosya davacıları vekili tarafından temyizi üzerine Dairenin 08/10/2013 gün ve 2013/919 E. - 9018 K. sayılı bozma kararında özetle: ["Dava, mera kaydının iptali istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 26/01/2007 - 26/02/2007 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosu ve 08/06/2007 - 09/07/2007 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
1) İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli, 102 ada 1 parsel içindeki (B) ve 102 ada 1 parsel içindeki (A) bölümlerinin orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığına göre, davacı ve birleşen dosya davacıları vekilinin bu bölümlere ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerekmiştir.
2) 101 ada 1295 parsel içinde kalan (A) bölümüne yönelik temyiz itirazları yönünden ise; 101 ada 1295 parsel sayılı taşınmaz mera tahsis komisyonunca 10/06/2011 günlü karar ile mera olarak tahsis edilmiş ve mera tahsis kararı 29/07/2011-29/08/2011 tarihleri arasında ilân edilmiş ise de kadastro tutanağı 08/06/2007 - 09/07/2007 tarihleri arasında ilân edilmiş ve davacı tarafından dava 03/10/2007 tarihinde açılmıştır. Yapılan incelemede komşu köylerden yereli bilirkişi ve tanık dinlenmemiş, kadim mera olup olmadığı araştırılmamış, ayrıca ziraat mühendisi bilirkişi taşınmazın 25-30 yıldır tarla olarak kullanıldığı ve mera olmadığını belirtmiş ise de taşınmaz mera parseli içinde kalmasına rağmen tüm parsel üzerinde inceleme yapmamış ve 101 ada 1295 parselin toprak ve bitki örtüsü incelenerek mera olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılmamış, orman mühendisi raporunda ise çekişmeli taşınmazın 1963 ve 1995 bütünlemeli haritalarda kadim mera arazileri içerisinde kaldığı belirtilmiş olup bilirkişi raporları arasında çelişki giderilmeden karar verilmiştir. Eksik inceleme ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.Dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı ve kural olarak bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili ve idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır.
O halde; sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca yapılan mera tahsisine ilişkin belgeler, yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise mera tahsis haritası ve eki belgeler özel idare müdürlüğünden, mülki amirlikten sorulup saptanmalı ve yerinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazın bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ve uzman bilirkişi, tapu fen memuru ve uzman ziraatçi bilirkişi, tesbit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, bölgede mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise, yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda tesbit tutanağı bilirkişilerinden olaylara dayalı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tesbit tutanağı bilirkişileri taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişi aracılığıyla taşınmaz bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, komşu taşınmazların toprak yapısı ile dava konusu taşınmazın toprak yapısı mukayese edilmeli, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına geçirilmeli, dava konusu taşınmaza komşu taşınmazın tesbit tutanakları içeriğine göre tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmadığı dikkate alınarak tutanakları içeriğinde vurgulanan maddî ve hukukî olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parsel yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği incelenmeli, davalı olup olmadıkları tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği incelenip irdelenmeli, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde, yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya, taşınmazın niteliğini belirtmeye elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek taşınmazın orman veya mera vasfında olmadığı sonucuna varıldığı takdirde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, mahalli bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak saptanmalı, ziraat uzmanından bilimsel verilere dayalı, doyurucu rapor alınmalı, komşu parsel kayıtlarından da yararlanılarak toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir. Bu nedenle; SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı ve birleşen dosya davacılar vekilinin 102 ada 1 parsel içindeki (B) ve 102 ada 1 parsel içindeki (A) bölümlerinin orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığından yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına,
2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı ve birleşen dosya davacılar vekilinin 101 ada 1295 parsel içinde kalan (A) bölümüne yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına "] gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu 101 ada 1295 sayılı parselin (A)=13173.38 m² mera kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, mera kaydının iptali istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine yükletilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 21/12/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.