11. Hukuk Dairesi 2015/14942 E. , 2016/367 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/10/2014 tarih ve 2010/1217-2014/2108 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkil şirket tarafından dava dışı ..."den satın alınan aşıların mülkiyeti müvekkiline ait olan ve bu aşıların naklinde kullanılan sıvı azot tankı ile davalı kargo şirketine taşınmak üzere sağlam teslim edildiğini, varma yerinde kargonun teslim alınması sırasında yapılan 20.1.2010 tarihli kontrolde kargonun taşınmasında kullanılan azot tankının ve içindeki aşıların hasar gördüğünün anlaşıldığını ileri sürerek azot tankı ve aşılardaki hasar nedeniyle oluşan zarar nedeniyle fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL"nin 20.1.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 15.7.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 10.566,60 TL"ye yükseltmiştir
Davalı vekili, taşınan eşyalarda meydana gelen hasarın müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığını, davanın ıslah edilen kısmının zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından taşınmak üzere teslim edilen malzemelerin sağlam olarak teslim alındığı, varma yerinde yapılan kontrollerde meydana gelen hasarın tutanakla tespit edildiği, davanın hüküm verilinceye kadar ıslah edilebileceği, alınan bilirkişi raporu uyarınca hasar bedelinin tespit edildiği gerekçesiyle 10.566,60 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, yurt içi taşıma sırasında eşyada meydana gelen hasar nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı 19.4.2010 havale tarihli dava dilekçesiyle fazlaya dair haklarını saklı tutup 2.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, alınan bilirkişi raporunda hasar bedelinin 10.566,00 TL olduğunun belirtilmesi üzerine davasını bu miktar üzerinden ıslah etmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK"nın 1 ila 8. maddelerinde mahkemelerin görevi düzenlenmiştir. HUMK"nın 2/1. maddesinde dava konusunun para alacağı olması durumunda görevinin belirlenmesinde para miktarının esas alınacağı, 4. maddesinde görevli mahkemenin alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde talep edilen kısmın alacağın son kısmı olması durumunda bu kısma, son kısım olmaması ve alacağın tamamının çekişmeli olması durumunda ise alacağın tamamına, alacağın tamamının çekişmeli olmaması durumunda ise çekişmeli olan kısım uyarınca tayin edileceği, devamında yer alan 8. maddede ise miktar ve değeri beş milyar lirayı geçmeyen (dava tarihi itibariyle 7.230,00 TL) davalara sulh hukuk mahkemesince bakılacağı belirtilmiştir.
1.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüge giren 6100 Sayılı HMK"nın 2. maddesinde ise, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı belirtilmiş, aynı kanunun 4. maddesinde de mühlasıran sulh hukuk mahkemesince bakılacak davalar tahdidi olarak gösterilmiştir. Ancak, HMK"nın 448 maddesinde "Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır" şeklinde bir düzenlemeye yer verildiğinden bu dava yönünden görevin dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK hükümleri uyarınca belirlenmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar uyarınca somut uyuşmazlığa gelindiğinde, davacı tarafından para alacağının dava edildiği, kısmi dava açılmakla birlikte alacağın tümünün çekişmeli olduğu, mahkemenin görevinin çekişmeli alacağın tümüne bakılmak suretiyle belirleneceği, hüküm altına alınan alacak miktarı bakımından dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle resen bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 18/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.