10. Hukuk Dairesi 2020/5015 E. , 2021/7022 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet ve prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili,müvekkilinin davalıya ait işyerinde 02/04/2011 tarihinden 05/03/2015 tarihine kadar aralıksız olarak bulaşıkçılık ayrıca gerektiğinde aşçı yardımı ve yoğun olduğunda masa toplama işinde çalıştığını, müvekkilinin işe giriş bildirgesinin 2012 yılında Nisan ayıda sigorta müfettişliğince denetimde müvekkilinin işyerinde çalışmasının tespit edildiğini, işverence işe yeni girdiğinin söylenmesi konusunda ikaz edildiğini, bunun üzerine davalı tarafından sigorta girişi yapıldığını, akabinde çalışmasına rağmen 09/05/2012 tarihinde işten çıkışının gösterildiğini, 05/03/2015 tarihinde yine SGK tarafından teftiş yapıldığını, müvekkilinin çalışma şeklinin süresini açıkça ifade ettiğini, gerçek fiili çalışmasının 02/04/2011 tarihinden bu yana aralıksız devam ettiğini, beyan ettiğini, akabinde davalı işverenin müvekkilinin işine son verdiğini, belirterek 02/04/2011 ile 05/03/2015 tarihleri arasındaki çalışmalarının ve 02/04/2011 ile 05/03/2015 tarihleri arasındaki prime esas kazancının tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesiyle özetle; davacının dava dilekçesinde yer alan iddiasının resmi kurum kayıtları ile örtüşmediğini, davacının açmış olduğu davanın haksız olduğunu, davacının iddiasının yazılı delille ispatlanması gerektiğini belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi tarafından davanın kısmen kabulü ile;
Davacı ..."ün ... ... ait işyerinde 02/04/2011 -08/04/2012 tarihleri ile 10/05/2012-04/03/2014 tarihleri arasında kuruma bildirilen prime esas kazanç üzerinden çalışmış olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tespitini istedikleri miktarın tanıkla ispat sınırında olmasına ve tanıklarla ispatlanmasına rağmen prime esas kazanç tespiti taleplerinin kabul edilmediğini, hizmetin kesintisiz olarak tespit edilmesi gerektiğini, davalı ..."ın vekili ve vekaletnamesi olmadığı halde vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek kısmi red kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının iddialarının resmi kurum kayıtlarıyla örtüşmediğini, hizmet tespiti davalarının kamu düzenini ilgilendirdiğini bu nedenle re"sen inceleme yapılması gerektiğini belirterek kararın kurum lehine kaldırılmasını istemiştir.
IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı ve davalı Kurum vekilleri istinaf aşamasındaki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belir bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belir bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Diğer taraftan davanın diğer yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlığını taşıyan 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, 4/1(a) maddesi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançlarının hesabında; idare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamının esas alınacağı öngörülmüştür.
Buna göre, maddenin 1/(b) bendinde sayılan istisnalara girmemesi koşuluyla hizmet akdi karşılığı elde edilen gelirlerden sigorta primi kesilmesi asıldır. Anılan Kanunun 3. maddesinde ücret, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlara saatlik, günlük, haftalık, aylık veya yıllık olarak para ile ödenen ve süreklilik niteliği taşıyan brüt tutar olarak tanımlanmış, 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde de genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tarif edilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 80. maddesinin 1. fıkrasının (a)/(1) alt bendindeki “ücretler” kavramı içine asıl ücretle birlikte fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi unsurlar da girmektedir. (3) numaralı alt bend gereğince, idare veya yargı makamları tarafından belirlenen ücretlerin prim hesabına esas alınabilmesi için bu tür kazançlara hak kazanmak yeterli olmamakta, işçilik alacaklarına ilişkin taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkta mahkemece verilen karar sonrasında işçiye (sigortalıya) ödeme yapılmış olması aranmakta, bu durumda, yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların primlerinin sigortalı payının infaz sırasında sigortalıya yapılan ödemeden düşülmesi işverenin Kuruma karşı prim yükümlülüğünü kaldırmadığı da dikkate alınmak suretiyle, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dâhil edilmesi, hizmet akdi daha önceki bir tarihte sona erdiği takdirde ise yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekmektedir.
Eldeki davada,
1- Davacının hizmet tespiti talebine ilişkin olarak;12.04.2014 tarihli ve 13.03.2015 tarihli her iki Kurum müfettiş tespit raporunda,davalı işverenliğin,çalışanlarını sigortalı ettirmediğinin anlaşılması,kabule konu dönemde bildirimleri bulunan bordro tanıkları tarafından çalışmanın teyit edilmesi karşısında hizmet tespiti yönünden yazılı şekilde karar tesisi isabetli görülmüş olup davacının 04.03.2014 tarihi sonrası dönemin Kurum tarafından tespit edilip dava tarihinden önce hizmet cetveline işlendiğinin anlaşılması karşısında davacının bu dönem yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bu dönem yönünden red kararı bu gerekçe ile yerinde bulunmuştur.
2-Prime esas kazançla ilgili olarak;
13.03.2015 tarihli müfettiş tespit raporu kapsamında ifadesine başvurulan davacının Temmuz 2014 tarihine kadar brüt 1400 TL ücret aldığını beyan etmesi ve 05.03.2014-05.03.2015 arası dönem yönünden davalı Kurumca primler resen tahakkuk ettirilip davalı işverenden tahsil edildiğinin anlaşılması karşısında ve aksine ilişkin belge ve delil bulunmadığı gözetildiğinde 05.03.2014-05.03.2015 arasında prime esas kazanç talebinin reddi de yerinde olup buna ilişkin karar isabetlidir.
Ne var ki,kabule konu 02.04.2011-05.03.2014 arası döneme ilişkin prime esas kazanç yönünden verilen karar isabetsizdir.
Bu nedenle Mahkemece, söz konusu döneme ilişkin prime esas kazancın tespitine yönelik olarak; yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.