Esas No: 2017/323
Karar No: 2017/14338
Karar Tarihi: 08.11.2017
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2017/323 Esas 2017/14338 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Mahkumiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılması
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
1) Sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına yönelik incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün 2009/13-12 sayılı kararı uyarınca sanık hakkında verilen 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının aynı kanunun 231/12. maddesi uyarınca itirazı kabil olup temyizi mümkün bulunmadığından, itiraz mercii tarafından incelenmek üzere temyizen incelenmeksizin mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
2) Sanık hakkında katılan ...’i yaralama eyleminden kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, Ancak;
a) 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda subjektif sorumluluk esası kabul edilmiş olup, “netice sebebiyle ağırlaşmış suç başlıklı” TCK"nin 23. maddesinde bu durum “bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” şeklinde açıklanmıştır.
Failin, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü, buna rağmen eylemine devam ederek sonlandırdığı durumda, olası kastla hareket ettiğini kabul ederek gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan dolayı doğrudan sorumluluğu cihetine gidilecektir. Ancak böyle bir kastın bulunmadığı, kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenmeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür. Örneğin göze yapılan darbe sonucu görme kaybına neden olunması halinde failin görme kaybının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilerek gerçekleşen ağır sonuçtan sorumlu tutulacaktır. Ancak failin gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastı olmamakla birlikte, bu ağır ve başka neticenin gerçekleşebileceğini öngörebildiği halde, failin bu netice bakımından sorumlu tutulabilmesi için en azından taksiri aranacaktır. Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir.
Genel nitelikteki bu açıklamalardan sonra somut olayımızı ele alacak olursak; katılan ... ile sanık arasında çıkan kavgada, sanığın katılanı Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu"nun 26.07.2013 tarihli raporunda belirtildiği üzere “alında 1 cm sıyrık, iki kaş arasında 1 cm sıyrık, alın sol üstte sıyrık ve 2 cm cilt kesisi, sol dizde sıyrık” olacak şekilde yaralandığının tespit edildiği, aynı raporda katılanın akut miyokard enfarktüsü geçirdiğinin, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği, ancak yaralanmaya maruz kalan kişide netice sebebiyle ağırlaşan bir durum oluştuğu, olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kalp damar hastalığının akut hale geçerek akut koroner sendrom geçirmesine neden olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla dava konusu olayla geçirdiği akut koroner sendrom arasında illiyet bağı bulunduğu cihetle, akut koroner sendromun kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kişide dava konusu olay tarihinden önce mevcut olan esansiyel hipertansiyon, hiperlipidemi ve insülüne bağlı akut koroner sendrom geçirmesinde kolaylaştırıcı bir etken olarak rol oynadığı şeklinde tespit yapıldığı, dolayısıyla yaralamanın gerçekleştiği olayla akut miyokard enfarktüsü arasında illiyet bağının bulunduğunun açıklanmış olması karşısında, mahkemece Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesinin raporunda belirtilen illiyet bağı sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek, 5237 TCK"nin 87/1-d maddesinden cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 tarih, 2013/495 Esas ve 2016/97 Sayılı kararı, Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 25.04.2008 tarih, 2007/2727 Esas ve 2008/3371 Sayılı kararı, Yargıtay 3.Ceza Dairesinin 26.09.2016 tarih, 2015/3550 Esas ve 2016/16244 Sayılı kararı ve yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; olay günü sanığın katılana tabure ile kasten vurup TCK"nin 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (akut miyokard enfarktüsü/kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak katılanın yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak tabureyle kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil, çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından
TCK"nin 23. maddesinde belirtildiği şekilde taksirle hareket ettiği kabul edilerek, katılandaki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp, bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK"nin 89/1-2, son maddesiyle, bilmesi halinde bilinçli taksirle yaralamadan TCK"nin 89/1-2, son, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması cihetine gidilmesi ve TCK"nin 3. ve TCK"nin 61. maddesi dikkate alınarak, cezanın TCK"nin 86/2, 86/3 "den az olmayacağının da gözetilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi,
b) Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan raporun sonuç kısmında yaralanmanın yüzde sabit iz ve duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde olup olmadığı hususunda görüş isteniyorsa olaydan 1 yıl sonra kurula muayeneye gönderilmesi gerektiğinin belirtilmesi ve raporda, alın sol üstte sıyrık ve 2 cm cilt kesisinden bahsedilmesine göre yüzde sabit iz yönünden rapor alınmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
c) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas- 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; 08.11.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ; önceden anlaşmazlık olan katılan sanık ... ile katılan ...’nun karşılaştıklarında bir tartışmanın yaşandığı sonrasında bu olayı duyan katılan ...’in oğlu katılan sanık ...’nun yeniden babası ile birlikte olay yerine geldiği, tarafların birbirlerine karşılıklı olarak hakaret etmeleri ve sonrasında çıkan kavgada katılan sanık ...’ın tabure ile katılan ...’in kafasına vurarak mevcut kalp rahatsızlığını tetikleyerek koroner kalp sendromu geçirmesine ve hayati tehlike yaşamasına sebebiyet verdiği kabul edilerek TCK"nin 86/1,3-e, 87/1-d-son, 29 ve 62. maddeler uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve dairemizce Adli Tıp 2. İhtisas
Kurulu"nun 26.07.2013 tarihli raporunda belirtildiği üzere “alında 1 cm sıyrık, iki kaş arasında 1 cm sıyrık, alın sol üstte sıyrık ve 2 cm cilt kesisi, sol dizde sıyrık” olacak şekilde yaralandığının tespit edildiği, aynı raporda katılanın akut miyokard enfarktüsü geçirdiğinin, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği, ancak yaralanmaya maruz kalan kişide netice sebebiyle ağırlaşan bir durum oluştuğu, olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kalp damar hastalığının akut hale geçerek akut koroner sendrom geçirmesine neden olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla dava konusu olayla geçirdiği akut koroner sendrom arasında illiyet bağı bulunduğu cihetle, akut koroner sendromun kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kişide dava konusu olay tarihinden önce mevcut olan esansiyel hipertansiyon, hiperlipidemi ve insülüne bağlı akut koroner sendrom geçirmesinde kolaylaştırıcı bir etken olarak rol oynadığı şeklinde tespit yapıldığı, dolayısıyla yaralamanın gerçekleştiği olayla akut miyokard enfarktüsü arasında illiyet bağının bulunduğunun açıklanmış olması karşısında, olay günü sanığın katılana tabure ile kasten vurup TCK"nin 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (akut miyokard enfarktüsü/kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak katılanın yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak tabureyle kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil, çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, katılandaki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp, bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK"nin 89/1-2, son maddesiyle, bilmesi halinde bilinçli taksirle yaralamadan TCK"nin 89/1-2, son, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması cihetine gidilmesi gerektiği hususu bozma sebebi yapılmış ise de;
Sanığın mağdurda alında 1 cm sıyrık, iki kaş arasında 1 cm sıyrık, alın sol üstte sıyrık ve 2 cm cilt kesisi, sol dizde sıyrık” olacak şekilde yaralama eyleminin TCK"nin 86/2 ve 86/3-e maddeleri kapsamında olması, ancak mağdurda dava konusu olay tarihinden önce mevcut olan esansiyel hipertansiyon, hiperlipidemi ve insülüne bağlı akut koroner sendrom geçirmesinde kolaylaştırıcı bir etken olarak rol oynaması sebebiyle katılanın hayati tehlike geçirdiği gözönüne alındığında; katılandaki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinmemesi durumunda sanığın TCK’nin 61. maddesinde belirtilen mağdurda meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığına göre TCK’nin 86/2. maddesi uyarınca alt sınırdan ayrılmak suretiyle teşdiden ceza verilmesi gerektiği (olayımıza uygun olarak takdiren teşdiden 8 ay hapis), ayrıca TCK’nin 86/3-e maddesi uyarınca silah sebebiyle cezanın artırılması gerektiği (12 ay hapis), eylem kasti suç oluşturduğundan ve silahla işlendiğinden şikayete bağlı olmayıp, şikayetten vazgeçmeyle düşme kararı verilemeyeceği, verilecek cezanın tekerrüre esas olacağı,
Sanığın; katılanın kalp rahatsızlığını bilmesi halinde katılana karşı yapacağı eylem sebebiyle kalp krizi geçirerek hayati tehlike geçirebileceğini ön görebilecek durumda bulunması nedeniyle yine de olursa olsun yani olası kastla hareket ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu itibarla TCK’nin 86/2, 86/3-e ve 87/1-d-son maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasından TCK’nin 21/2. maddesi uyarınca takdiren ½ oranında indirim yapılması halinde 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi gerektiği, yine bu durumda da eylem kasti suç oluşturduğundan ve silahla işlendiğinden şikayete bağlı olmayıp, şikayetten vazgeçmeyle düşme kararı verilemeyeceği, verilecek cezanın tekerrüre esas olacağı,
Dairemizce benimsenen çoğunluk görüşüne göre sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK"nin 89/1-2, son maddeleriyle cezalandırılması durumunda TCK’nin 89/1. maddesi uyarınca alt sınırdan (mağdurun hayati tehlike geçirmesi TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca ayrıca cezanın artırım sebebi olarak düzenlenmesi nedeniyle ayrıca ceza bu sebeple ceza alt sınırdan ayrılma sebebi olarak değerlendirilemez) 3 ay hapis ve hayati tehlike nedeniyle TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca cezası yarı oranında artırılarak 4 ay 15 gün hapis cezası verilmesi gerektiği,
Eylemin silahla kasten yaralama suçunu oluşturması sebebiyle TCK’nin 86/2 ve 3-e maddeleri uyarınca 12 ay hapis cezasından daha az ceza verilmesinin söz konusu olması yanında eylem kasten yaralama suçunu oluşturmasına ve silahla işlenmesine rağmen şikayete ve uzlaşmaya bağlı olup, şikayetten vazgeçmeyle veya uzlaşmayla düşme kararı verileceği, şikayetin devam etmesi ve uzlaşmanın gerçekleşmemesi hallerinde ise verilecek cezanın kasti suçlar açısından tekerrüre esas olmayacağı,
Yine Dairemizce benimsenen çoğunluk görüşüne göre sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bildiğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK"nin 89/1-2, son, 22/3 maddeleriyle cezalandırılması durumunda TCK’nin 89/1. maddesi uyarınca alt sınırdan (mağdurun hayati tehlike geçirmesi TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca ayrıca cezanın artırım sebebi olarak düzenlenmesi nedeniyle ayrıca ceza bu sebeple ceza alt sınırdan ayrılma sebebi olarak değerlendirilemez) 3 ay hapis ve hayati tehlike nedeniyle TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca cezası yarı oranında artırılarak 4 ay 15 gün hapis ve bilinçli taksir nedeniyle TCK’nin 22/3. maddesi uyarınca cezası takdiren yarı oranında artırılması halinde dahi 6 ay 22 gün hapis cezası verilmesi gerektiği, olası kastla hayati tehlike geçirecek şekilde silahla yaralama suçundan TCK’nin 86/2, 86/3-e ve 87/1-d-son ve 21/2. maddeleri uyarınca verilebilecek 2 yıl 6 ay hapis cezasından daha az ceza verilmesinin söz konusu olması yanında şikayete ve uzlaşmaya tabi olmamasına rağmen verilecek cezanın kasti suçlar açısından tekerrüre esas olmayacağı dikkate alındığında,
Sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bilmediğinin anlaşılması durumunda TCK’nin 86/2, 86/3-e maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği,
Sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bildiğinin anlaşılması durumunda ise TCK’nin 86/2, 86/3-e ve 87/1-d-son ve 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği görüşündeyim. 08.11.2017
...
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyesi
(Muhalif)
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.