11. Hukuk Dairesi 2015/14895 E. , 2016/359 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04.06.2014 tarih ve 2013/360-2014/217 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile uzun yıllara dayalı tanışıklığının bulunduğunu, davalının yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle müvekkilinden 100.000,00 TL borç aldığını, bunun karşılığı olarak 4.10.2012 tarihinde .... Şubesi"ne ait 07.01.2013 tarihli keşidecisi ..., lehtarı kendi şirketi olan ... emrine yazılı çeki ciro yoluyla devrettiğini, müvekkilinin çeki tahsil için bankaya ibraz etmesi üzerine çekin çalıntı olduğunun anlaşıldığını, müvekkili hakkında bu çek nedeniyle dava açıldığını, müvekkilinin çek bedelini halen tahsil edemediğini ileri sürerek 100.000,00 TL çek bedelinin keşide tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davasını somut deliller ile ispat edemeyen davacının delil listesinde yer alan yemin deliline de dayandığı, bu doğrultuda davalının 20.05.2014 tarihli celsede yeminli beyanının alındığı, davalının davacıdan 2 yıl içerisinde toplamda 65.000,00 TL tutarında borç para aldığı, karşılığında faiziyle birlikte 100.000,00 TL bedelli çeki davacıya verdiğini ikrar ettiği, imzası inkar edilmeyen çekin davalı tarafından cirolanmak suretiyle davacıya verildiği, davalının borcunu halen ödemediği gerekçesiyle 100.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6098 Sayılı Yasa"nın 386. maddesinde tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa"nın 26. maddesinde ise bir sözleşmenin içeriğinin kanunda öngörülen sınırlar içinde taraflarca özgürce belirlenebileceği düzenlenmiştir. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca faiz karşılığı ödünç para verme işlemleri münhasıran banka ve diğer finans kuruluşlarının tekeline bırakılmış olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 241. maddesinde de kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişilerin, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, davacı davalıya borç para verdiğini ancak davalı tarafından paranın geri ödenmediğini ileri sürmüş, mahkemece davasını ispat edemeyen davacıya yemin delilinin hatırlatılması üzerine davalıya yemin teklif edilmiştir. Davalı 20.05.2014 tarihli celsedeki yeminli beyanında davacıdan iki yıl içerisinde toplamda 65.000,00 TL tutarında borç aldığını, davacının bu borç karşılığı faiziyle birlikte kendisinden 100.000,00 TL istemesi nedeniyle davacıya sahte ve çalıntı olması nedeniyle karşılıksız çıkan 100.000,00 TL bedelli çeki ciro edip verdiğini beyan etmiştir. Davacının sahte ve karşılıksız olduğu anlaşılan çeke değil, taraflar arasındaki temel ilişkiye dayanarak alacak isteminde bulunulduğu hususu ihtilaf dışıdır. Bu durum karşısında, taraflar arasında faiz karşılığı ödünç verilmesine dair sözleşme bulunması halinde dahi ödünç sözleşmesinin ancak kanunun cevaz verdiği sınırlar içerisinde yapılabileceği dikkate alındığında davacı tarafından ödünç verilen para nedeniyle faiz talebinde bulunulamayacaktır. O halde, mahkemece bu husus gözetilerek davalının ikrarının 65.000,00 TL yönünden davalıyı bağladığı dikkate alınmaksızın sadece bu miktar yönünden davanın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.