1. Hukuk Dairesi 2015/12035 E. , 2016/1036 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ, TESCİL VE TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece, iptal-tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.02.2016 Salı günü saat 10.20 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkin olup mahkemece; taraflar arasındaki devir işleminin danışıklı olduğu gerekçesiyle iptal-tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar, ... tarafından davalıdan borç alındığını, bu borca karşılık da mülkiyeti Yalçın"a ait 641 ada 80 parsel sayılı taşınmazdaki 1 no.lu meskenin davalıya devredildiğini, tarafların 19.07.2002 tarihli "protokoldür" başlıklı bir sözleşme yaparak borcun ödenmesini ödeme planına bağladıklarını, borç ödendiğinde dairenin Sabahat Kaya"ya devredileceğinin kararlaştırıldığını, borcun tamamı ödendiği hâlde davalının edimini yerine getirmediğini ileri sürerek tapunun iptali ile ... adına tescilini olmazsa davalıya ödenen 21.500 Euronun tahsilini, ya da tapunun iptali ile Sabahat Kaya mirasçıları adına tescilini olmazsa 60.200,00 TL"nın tahsilini istemişlerdir.
Davalı, sözleşmenin icra edileceği yer mahkemesinin yetkili olduğunu, sözleşme nedeniyle Sabahat Kaya mirasçılarının davayla ilgisi bulunmadığını, sözleşmeye uymayan tarafın davacı ... olduğunu, davacının belirlenen tarihlerde ödeme yapmadığını, sözleşmenin hükümsüz kaldığını belirterek davanı reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir (818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) mad.81 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 97 md.). Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de BK"nin 19. ve 20. (TBK"nin 26. ve 27.) maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
İnanç sözleşmesine ve buna bağlı işlemle alacaklı olan taraf, ödeme günü gelince alacağını elde etmek için dilerse; teminat için temlik edilen şeyi “ ifa uğruna edim “ olarak kendisinde alıkoyabileceği gibi; o şeyi, açık artırma yoluyla veya serbestçe satıp satış bedelinden alma yoluna da başvurabilir. Bu sonuçlar kendine özgü bu akdin tabiatında mevcuttur. Sözleşme ile öngörülen ifa süresi içerisinde, sırf sözleşmeyi imkansız kılmak amacıyla muvazaalı olarak yapılan temliklerin yasal koruma altında tutulamayacağı izahtan varestedir. Meri hukuk sistemimizde her hangi bir düzenleme olmamasına karşın; inanç sözleşmelerinin, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde uygulama yeri bulan kendine özgü bir müessese olduğu, öğreti ve uygulamada kabul edile gelen bir olgudur.
Bu tür bir iddianın 20.06.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca yazılı delille kanıtlanabileceği açıktır.
Somut olayda, çekişme konusu 641 ada 80 parsel sayılı taşınmazdaki 1 no.lu bağımsız bölümün tamamı ... adına kayıtlı iken 20.02.1997 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik edildiği, davacıların borç ilişkisinin kaynağını davacı ... ve davalının imzasını taşıyan 19.07.2002 tarihli "PROTOKOLDÜR"" başlıklı belgeye dayandırdıkları anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına ve incelenen delillere göre, inançlı işlem olgusunun varlığı imzası inkar edilmeyen ve kabul edilen 19.07.2002 tarihli PROTOKOLDÜR başlıklı belge ile sabittir. Bir başka deyişle, borç ihtilafsızdır.
Ancak, davacıların karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 818 sayılı BK"nin 81. maddesi (6098 sayılı TBK"nin 97 m.) uyarınca öncelikle kendi edimlerini yerine getirmesi zorunludur. Ne var ki, davacı ..."ın davalıdan aldığı borcun miktarı ve ne kadarlık kısmının ödendiği noktasında hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca; öncelikle davacı ..."ın davalıdan aldığı borcun ödenip ödenmediğinin, ödenmiş ise ne kadarının ödendiğinin tespit edilmesi Dosyada ödemelere ilişkin bir takım belgeler var ise de bir kısmı okunamadığından belgelerin okunaklı suretlerinin getirilmesi, tüm borcun ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, 6098 TBK"nin 97.maddesi (818 sayılı BK"nin 81.maddesi) gereğince borcun tespiti halinde borcu mahkeme veznesine depo etmesi için davacılara önel verilmesi, borç para miktarını yatırıldığı takdirde bu paranın davalıya ödenmesi koşuluyla tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmesi gerekirken, değinilen bu yön üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.