23. Hukuk Dairesi 2013/6006 E. , 2014/4275 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/03/2013
NUMARASI : 2010/104-2013/123
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkilleri arsa sahipleri ile davalı yüklenici N.. A.. arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi aktedildiğini, sözleşmeye göre toplam 74 daire şeklinde yapılacak inşaatların %53"nün yükleniciye, %47"sinin müvekkillerine ait olmasının kararlaştırıldığını, ancak inşaatın sözleşmeye uygun yapılmadığını, müvekkillerine %47 yerine %40,67 oranında pay isabet ettiğini, yüklenicinin teknik şartnamade düzenlenen pek çok hususa da riayet etmediğini, Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/60 D.İş sayılı dosyasından tespit yaptırıldığını, müvekkillerine 640,46 m² eksik yer teslim edildiğini, bu eksiklik tutarının 240.300,00 TL olduğunu ileri sürerek diğer eksik ve ayıplı işler ile birlikte toplam 275.090,00 TL"nin reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, yapılan 70 daire ve 5 dükkandan, 36 daire ve 1 dükkanı müvekkili yüklenici, 34 daire ve 4 dükkanı arsa sahiplerinin aldığını, daireler baz alındığında müvekkiline %51,4, arsa sahiplerine 48,5 pay isabet ettiğini, dükkanlar da hesaba katıldığında müvekkilinin alacaklı olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 254.630,00 TL"nin tahsiline dair verilen kararın davalılar vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 08.11.2007 tarih ve 6205 E, 7061 K. sayılı ilamı ile onanmış, taraf vekillerinin karar düzeltme talebi, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin19.06.2008 tarih ve 1461 E, 4120 K. sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
Davalılar vekili, gerekçeli karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda iki adet maddi hesap hatası bulunduğunu, müvekkileri aleyhine 90,00 m² eksik hesaplama yapıldığını, dört dükkanın hiç dikkate alınmadığını savunarak, maddi hatanın düzeltilmesini mahkemeden talep etmiş, mahmemece, tavzih talebinin reddine dair verilen karar, tavzih talep edenler vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 20.01.2009 tarih ve 7821 E, 214 K. sayılı ilamıyla tavzih talebinin reddi kararı onanmış, tavzih talep eden vekillerinin karar
düzeltme talebi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 29.01.2010 tarih ve 2009/3170 E, 2010/380 K. sayılı ilamıyla, usuli işlemlerin, özellikle mahkemece verilen kararların temyizi üzerine Yargıtayca kararın bozulması, onanması hallerinde mahkemenin bu kararlara uyup uymamasına göre taraflar yararına bir takım usuli kazanılmış haklar doğduğu, yargılamaya kazanılan haklar gözetilerek devam edilmesi gerektiği, kural bu olmakla beraber bir takım istisnaların kazanılmış hakkı ortadan kaldırabilecek derecede olabileceği, bunun en önemli örneğinin kazanıldığı ileri sürülen hakkın aslında ortada olmadığı, bu hakkın gerçek olmayan delillere dayanılarak elde edildiği durumlar olduğu, bilirkişi raporunda maddi hata yapılarak, hüküm tesisine sebep olunması durumunda maddi hata sonucu verilen bu kararın taraflar yararına hak doğurmasının hakkaniyet ilkelerine uygun düşmeyeceği gibi, gerçek olmayan kanıtlarla hüküm tesisinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı,maddi hatanın anlaşıldığı aşamada usulün imkân verdiği ölçüde durumun düzeltilmesi, hak ve alacakların gerçek sahiplerine verilmesi amacıyla gerekli düzeltmenin yapılmasının icap ettiği, bu nedenle maddi hataya dayalı olarak ileri sürülen sebepler nedeniyle daire kararına yönelik itirazların incelenmesi gerektiği, ileri sürülen maddi hataların yanlar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesindeki paylaşım oranını değiştirecek nitelikte olduğu, hükme esas alınan 06.06.2005 tarihli bilirkişiler kurulu raporunda mevcut inşaatta davacı arsa sahiplerine isabet eden daire alanları toplamı 4.111,80 m², davalı tarafa ait daire alanları ise 5.999,40 m² olarak alınıp taraflara isabet etmesi gereken dairelerin %47 oranına göre belirlendiği, oysa bu hesaplama yapılırken davacılara ait dairelerin toplam alanı maddi hata sonucunda 4.201,80 m² yerine 4.111,80 m² olarak bulunduğu, yanlış toplama sonucunda taraflara isabet edecek daire adetlerinde maddi hataya düşüldüğü, öte yandan inşaatta daireler dışında 5 adet dükkan yapıldığı, bu dükkanlardan bir adedinin yüklenici davalılara, dört adedinin ise, davacı arsa sahiplerine verildiği ortadayken ve toplam daire adedinin 71 değil 70 olduğu, bunun 35"inin ve bir dükkanın davalılara, 35 daire ve 4 dükkanın ise davacı arsa sahiplerine verildiği ileri sürüldüğü, bu konuda da hatanın varlığı açıklanmış olmasına rağmen, toplam inşaat alanında sadece daire alanlarının hesaplanması, dükkan alanlarının hesaba dahil edilmemesi yüzünden hataya düşüldüğü, bu nedenler yüzünden inşaatın gerçek alanının hesabında yanılgıya düşüldüğü ve sonucunda da paylaşıma ilişkin davada hükmedilen miktarın hatalı olduğu, rapordaki toplama hatasının bariz olup, davacıların kabulünde bulunduğu, dükkanların ise hiç hesaplamaya katılmadığının sabit olduğu, bu maddi hataların tashihi karar aşamasında gözden kaçırıldığı, kararın bu nedenle bozulması gerekirken, tashihi karar isteminin reddinin doğru olmadığı, mahkemece belirtilen maddi hataların giderilmesi için aynı bilirkişiler kurulundan ek rapor alınarak davacılara düşen daire adedinin belirlenmesi ve isabet edecek değere bununla ilgili talep yönünden hükmedilmesi gerektiği belirtilerek, onama kararının kısmen kaldırılmasına ve mahkemenin 29.09.2005 tarih ve 2004/269 E, 2005/375 K. sayılı kararının paylaşıma yönelik karar yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı arsa sahiplerine eksik verilen daire ve dükkan hisse karşılığının 222.603,75 TL olduğu, bu miktarla esasen bozmaya konu olmayan ve önceki kararda açıklanan inşattaki eksik ve kusurlu imalat bedelleri toplandığında davacıların isteyebileceği toplam miktarın 246.833,75 TL olduğu belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile 246.833,75 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak davacı arsa sahiplerine eksik yüzölçümlü kısım verilmesi ve eksik ve ayıplı imalatlar bulunması sebebiyle tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 29.01.2910 tarih ve 2009/3170 E, 2010/380 K. sayılı bozma ilamında "İleri sürülen maddi hatalar yanlar arasında imzalanan kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesindeki paylaşım oranını değiştirecek niteliktedir. Hükme esas alınan 06.06.2005 tarihli bilirkişiler kurulu raporunda mevcut inşaatta davacı arsa sahiplerine isabet eden daire alanları toplamı 4.111,80 m², davalı tarafa ait daire alanları ise 5.999,40 m² olarak alınmış ve taraflara isabet etmesi gereken daireler %47 oranına göre belirlenmiştir. Oysa bu hesaplama yapılırken davacılara ait dairelerin toplam alanı maddi hata sonucunda 4.201,80 m² yerine 4.111,80 m² olarak bulunmuş ve yanlış toplama sonucunda taraflara isabet edecek daire adetlerinde maddi hataya düşülmüştür.
Öte yandan inşaatta daireler dışında 5 adet dükkan yapıldığı, bu dükkanların bir adedinin yüklenici davalılara, dört adedinin ise davacı arsa sahiplerine verildiği ortada iken ve toplam daire adedinin 71 değil 70 olduğu, bunun 35’inin ve bir dükkanın davalılara, 35 daire 4 dükkanın ise davacı arsa sahiplerine verildiği ileri sürülmüş, bu konuda da hatanın varlığı açıklanmış olmasına rağmen toplam inşaat alanında sadece daire alanlarının hesaplanması, dükkan alanlarının hesaba dahil edilmemesi yüzünden hataya düşülmüştür. Belirtilen bu nedenler yüzünden inşaatın gerçek alanının hesabında yanılgıya düşülmüş ve sonucunda da paylaşıma ilişkin davada hükmedilen miktar hatalı olmuştur. Bilirkişi raporundaki toplama hatası bariz olup davacı tarafın da kabulündedir. Dükkanların ise hiç hesaplamaya katılmadığı dosya kapsamıyla sabittir. Bu maddi hatalar tashihi karar aşamasında gözden kaçırılmıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken tashihi karar isteminin reddi doğru olmamıştır.
O halde mahkemece, belirtilen maddi hataların giderilmesi için aynı bilirkişiler kurulundan ek rapor alınarak davacılara düşen daire adedi belirlenmeli ve isabet edecek değere bununla ilgili talep yönünden hükmedilmelidir." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra, bozma ilamı doğrultusunda aynı bilirkişi kurulundan 3 ek rapor alınmış olup, bilirkişilerce davalılar vekilinin arsa sahiplerine ve yüklenicilere düşen daire sayısının yanlış hesaplandığı, bozma ilamında belirtilmesine rağmen, dükkanların alanının toplam inşaat alanı hesabına dahil edilmediği yolundaki ısrarlı ve teknik nitelikteki itirazları cevaplanmamıştır.Bilirkişi kurulu raporunda davalılar vekili için kullanılan sıfatlardan ve davalılar vekilince bilirkişiler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulmasından, davalılar vekili ve bilirkişi kurulu arasında husumet oluştuğu, davalılar vekilinin bilirkişi kuruluna güveninin kalmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK"nın 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. HMK"nın 281 ve 282. madde hükümlerinde de hakimin bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe takdir edeceği, ancak bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama isteyebileceği gibi, başka bir bilirkişiden rapor alabileceği öngörülmüştür.
Bu durumda mahkemece, yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 29.01.2010 tarih ve 2009/3170 E, 2010/380 K. sayılı bozma ilamı esas alınarak, davalılar vekilinin raporlara itirazlarını karşılar nitelikte ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.