17. Hukuk Dairesi 2016/2583 E. , 2018/12262 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni ve trafik sigortacısı olduğu araca başka bir aracın arkadan çarpması ve davalı aracının da davacı tarafından kaskolu araca arkadan çarpmasıyla oluşan kazada sigortalı aracın hasar gördüğünü, kazada davalı sürücüsü ile dava dışı sürücünün % 50"şer kusurlu bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sigortalıya ödenen hasar bedelinden davalı tarafın kusuruna isabet eden 3.053,20 TL"nin ödeme tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili, şirketlerine sigortalı araç sürücüsünün kazada kusuru bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla poliçe limitiyle sınırlı biçimde ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davaya konu kazada kusurunun bulunmadığını, dava dışı araç sürücüsünün arkadan çarpması ile sürüklenip davacıya sigortalı araca çarpması şeklinde gerçekleşen olayda dava dışı sürücünün kusuruyla kazanın gerçekleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalıların maliki ve trafik sigortacısı olduğu araç sürücüsünün, davaya konu kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığının alınan Adli Tıp Kurumu raporuyla saptandığı, davalıların zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesi gereği sigortalısına araç hasar bedeli ödeyen davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davaya konu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 49/1. maddesinde "kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür" düzenlemesine yer verilmiş olup; haksız fiil failinin sorumluluğu için kusur, önşart olarak benimsenmiştir. Bu yasal düzenlemenin sonucu olarak da, haksız fiil faili, eyleminin sebep olduğu zarardan, kusuruyla sınırlı olarak sorumlu tutulabilecektir.
Araç işleteninin hukuki sorumluluğunun esasları ve sınırları ise, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 85 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun"un 85/5. maddesinde "işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur" düzenlemesine yer verilmiş olup; işletenin sorumluluğunun, araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı olduğu kabul edilmiştir. Araç işletenine düşen hukuki sorumluluğu teminat altına alan trafik sigortacısı da sigortalı araç sürücüsünün kazadaki kusuru oranında zarardan sorumlu olacaktır.
Davaya konu edilen kazaya karışan araç sürücülerinin kusur oranlarının belirlenmesi bakımından alınan ve mahkemece de benimsenen 11.02.2015 tarihli ATK raporunda; dava dışı otobüs sürücüsünün, davalı aracını geçerken yakın geçiş yapıp davalı aracına arkadan çarptığı ve kazada tam kusurlu olduğu; otobüsün çarpması nedeniyle seyri bozulan davalı aracının, davacıya kaskolu araca çarptığı ve davalı sürücüsüne atfedilecek kusur bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Davaya konu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen kaza tespit tutanağında ise; dava dışı otobüs sürücüsünün, sol şeritte seyrederken kontrolsüz biçimde sağ şeride geçmeye çalışması ve sağ şeritte seyreden davalı aracına çarpması nedeniyle şeride tecavüzden asli kusurlu olduğu; davalı sürücüsünün de kaskolu araca arkadan çarpması nedeniyle asli kusurlu olduğu şeklinde kusur tespiti yapılmıştır.
Mahkemenin hükme esas aldığı ATK raporundaki tespit gereği, dava dışı aracın arkadan çarpmasına maruz kalan davalı sürücüsünün kazada kusurlu olmadığı kabul edilmiş olmakla birlikte; benimsenen ATK raporunda, davalı sürücüsünün
güvenli takip mesafesine ve hız kurallarına uyup uymadığı, anılan hususlara riayet edilmesi halinde dahi davacıya kaskolu araca çarpmasının kaçınılmaz olup olmadığı konularında herhangi bir irdeleme yapılmamış olup, anılan rapor kaza tespit tutanağı ile de çelişkilidir.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında mahkemece; İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum ve kuruluşlardan seçilecek bilirkişi heyetinden, tüm dosya kapsamı ile olaya ilişkin ceza dosyasındaki tespitler dikkate alınarak, davalı sürücüsünün takip mesafesi ile hız kurallarına uyması halinde dahi kaskolu araca çarpıp çarpmayacağının belirlenmesi, kaza tespit tutanağı ile ATK raporundaki kusur belirlemesi arasındaki çelişkiyi gideren, ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.