10. Hukuk Dairesi 2018/3802 E. , 2018/8880 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Hükmün, davacı ile davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı 01.04.1993 - 26.12.1997 tarihleri arasında davalı ..."e ait biriket imalatında, 26.12.1997 - 15.09.2003 tarihleri arasında ise davalı şirket bünyesinde çalıştığının tesptini istediği davada mahkemece bozma ilamına uyularak kısmen kabul kararı verilmiştir.
1-19.06.2003 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığı süregelen davacının, 26.12.1997 tarihinde kurulan, 24.08.2000 günü 506 sayılı Kanun kapsamına alınan, ortakları arasında davalı ...’ın ve davalı ... Mirasçılarında ..."ın da bulunduğu diğer davalı limited şirkete ait işyeri bakımından 03.06.2003 tarihinde çalışmaya başladığı yönünde hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenerek 03.06.2003 - 30.06.2003 döneminde davalı Kuruma sigorta primleri bordrosuyla 28 günlük bildiriminin gerçekleştirildiği anlaşılmakta olup 01.04.1993 - 26.12.1997 tarihleri arasında ...’a, 26.12.1997 - 15.09.2003 döneminde limited şirkete ait işyerinde aralıksız geçen ve bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılama sonunda, mahkemece davalı şirketin 24.08.2000 tarihinde kurum kapsamına alındığı gerekçesi ile davalı şirkette 24.08.2000 - 18.06.2003 tarihleri arasında çalıştığının tesptine, davalı ..."in yanındaki çalışmalar yönünden ise İdris"in briket imalatı ile ilgili işyeri ve vergi kaydının bulunmadığı, tanık ... beyanı ile ..."ın briket işi yaptığı İdris ile aralarında organik bağ olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de mahkemenin kararı eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalıdır.
Davalı şirketin 26.12.1997 tarihinde tescil edildiği belirgin olduğundan vergi mükellefiyet kayıtları getirtilmeli ve kuruma tescil tarihi 24.08.2000 den önceki dönem faaliyeti araştırılmalıdır. Davalı ..."in 05.07.1998- 28.12.2004 tarihleri arasında nakliyecilik işi kolunda vergi kaydının bulunduğu, davalı ... ile ..."ın baba oğul oldukları ve davalı limited şirketin kurucu ortağı oldukları, şirkette başka ortağın bulunmadığı, aralarında organik bağ olduğunun kabulü gerektiği, yine davacı tanığı Mevlüt Mutlu"nun beyanında biriket imalathanesinde davacının briketleri araca yükleme işini yaptığını aynı zamanda biriket kesme işinde de çalıştığını beyan etmesi karşısında, davalı ... adına kayıtlı nakliye işinde davacının briket yükleme işi yapıp yapmadığı araştırılmalı yine ... adına kayıtlı briket imalat işyerinin varlığı davalı kurumdan ve vergi müdürlüğünden araştırılmalı ve elde edilecek sonuca göre davacının ayrıntılı beyanı alınarak tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmelidir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Tespit davası” başlığını taşıyan 106"ncı maddesinde, tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tespit davaları, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Bu davaların işlevi, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespiti olup, bundan öteye gitmez.
Sigortalının, Kuruma bildirilmeyen geçmiş hizmetlerinin tespiti için 506 sayılı Kanunun 79/10"uncu maddesine (5510 sayılı Kanun md. 86/9) göre açacağı dava, "tespit davası" niteliğini taşımanın yanı sıra, aynı zamanda "olumlu tespit davası" özelliğini de göstermektedir (Güzel/Okur, s. 200; Tuncay/Ekmekçi, s. 245; Tunçomağ, s. 193; Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Serhi, Ankara 1985, s. 512; Sözer, s. 74; Özgür Öztürk, “Sigortalı Hizmetin Tespiti”, Çimento İsveren Dergisi, 1998/1, s. 31).
Hâl böyle olunca; taraflarının gerçek kişi olduğu hizmet tespiti davalarında, çalışma iddiası ispatlandığı takdirde, mahkemece kurulacak hüküm, sigortalı hizmetlerin varlığının tespitinden öte, parasal konulara ilişkin herhangi bir irdeleme içermediğinden, mirasçıların mirası reddetmiş olmaları, mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulmasına engel teşkil etmeyecektir. Ancak, bu husus, Kurum tarafından primlerin tahsili aşamasında göz önünde bulundurulmalıdır.
Kaldı ki; Türk Medeni Kanununun 612. maddesinde “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.” düzenlemesine yer verilmiş olup; mirasın reddi durumunda tasfiye sonucu terekeden arta kalan olursa, bunlar ikinci zümreye geçmeyerek mirası reddetmiş olan birinci zümreye verileceği hususu, yine tespitine karar verilecek sigortalılık süresinin prim miktarını, bunun sonucu olarak da terekeden ödenecek kısmı etkileyeceği gözetildiğinde, hizmet tespiti davasının mirası reddetmiş olanların da sosyal güvenlik haklarının kamusal yapısı gözetilerek hak alanını ilgilendirebileceği açık olup, mahkemece bu husus da gözetilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hatalı şekilde hüküm tesisi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.