Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2020/224
Karar No: 2020/982
Karar Tarihi: 01.12.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/224 Esas 2020/982 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2020/224 E.  ,  2020/982 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)



    1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kilis 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacılar vekili 31.03.2015 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin desteğinin sevk ve idaresinde bulunan sigortasız motosiklet ile 02.10.2006 tarihinde yaptığı kaza sonucu vefat ettiğini, kazanın desteğin kendi kusurundan kaynaklandığını, müvekkillerinin destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla zamanaşımı süresi içinde dava açtıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile eş ... için 2.000,00TL ve diğer davacılar için 1.000,00"er TL olmak üzere toplam 5.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; 22.10.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini toplam 57.500,00TL’ye yükseltmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 29.04.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. Kilis 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 24.11.2015 tarihli ve 2015/162 E., 2015/699 K. sayılı kararı ile; kaza tarihinin üzerinden dokuz yılı aşkın bir sürenin geçmiş olduğu, kazanın tek taraflı gerçekleştiği, Yargıtay kararlarında ceza zamanaşımının uygulanması için suç şüphesinin varlığının arandığı ancak kaza tek taraflı meydana geldiğinden olayda suç şüphesinden söz edilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109 ve devamı maddeleri uyarınca dava açma süresinin iki yıl olduğu, davacının bu süre geçtikten sonra dava açtığı, ceza zamanaşımının uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Kilis 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 20.03.2019 tarihli ve 2016/5868 E., 2019/3266 K. sayılı kararı ile; “…Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
    818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK"nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60.maddesinde de (TBK"nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
    Buna karşılık 2918 sayılı KTK"nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK"nun 60. ve 2918 sayılı KTK"nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. (HGK"nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK"nın 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, HGK"nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198 E. 2015/1495 K. sayılı, HGK"nın 16.9.2015 gün, 2014/17-116 E. 2015/1771 K. sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
    Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK"nın 85. ve 66/1-d maddelerinde öngörülen 15 yıllık ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında, dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Kilis 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 14.11.2019 tarihli ve 2019/127 E., 2019/297 K. sayılı kararı ile; davacılar murisi..."ın, motosikleti ile seyrettiği esnada motosikletini kaydırarak devrilmesi neticesinde ölümü ile sonuçlanan olayda, kendi kusurlu davranışı ile kendisinin ölümüne neden olan... dışında, başka bir kimsenin kast, taksir veya ihmalinin bulunmadığı, bu nedenle davaya konu trafik kazasında ceza hukuku bakımından anlam ifade eden tek eylemin muris..."a ait olup; kişinin kendi ölümüne sebebiyet vermesinin Ceza Kanunlarımızda suç olarak düzenlenmediği, ceza hukukumuza hakim olan "suçta kanunilik" ve "kıyas yasağı" ilkeleri nedeniyle, kıyas ve yorum yoluyla suç ihdas edilemeyeceği, murisin kendi kusuruyla kendi ölümüne sebebiyet veren eyleminin, TCK"nın 179/2. maddesinde tanımlanan suçu oluşturacağına ilişkin yorumun, kanunun amacını aşan genişletici yorum niteliğinde olacağı, tüm bu nedenlerle eldeki uyuşmazlık bakımından, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğduğundan bahsedilemeyeceği ve KTK"nın 109/2. maddesinde düzenlenen uzatılmış ceza zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 109/2. maddesindeki ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı ve talep edilen tazminatın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
    13. Bilindiği üzere trafik kazaları bir haksız fiildir. Haksız fiil mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun (BK) 41. maddesinde tanımlanmış, Kanun"un 60. maddesinde ise haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir.
    14. Belirtilmelidir ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir. Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir.
    15. Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza yasaları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir.
    16. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda 818 sayılı BK"nın 60 (6098 sayılı TBK"nın 72.) maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 E., 2013/1457 K.).
    17. Özel kanun niteliğinde olan 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ilk fıkrasında, yine bir haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin tabi bulunacağı zamanaşımı süresi yönünden 818 sayılı BK"nın 60. maddesindeki düzenlemeden farklı, özel bir hüküm getirilmiştir.
    18. 2918 sayılı KTK"nun “Zamanaşımı” başlıklı 109. maddesi;
    “...Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
    Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
    Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur.
    Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.
    Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
    Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükmünü içermektedir.
    19. Buna göre madde ile 818 sayılı BK’nın 60 (TBK"nın 72). maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresi, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden iki yıl olarak düzenlenmiş olup, 818 sayılı BK"nın 60. maddesi ile 2918 sayılı KTK"nın 109/II. maddesi zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbiriyle uyumlu olmakla birlikte, zamanaşımı süresi yönünden birbirlerinden ayrılmaktadır.
    20. Vurgulamakta yarar vardır ki, 2918 sayılı KTK"nın 109/II. maddesine göre, ceza kanununda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, sadece eylemin “cezayı gerektiren fiilden” doğmuş olması gerekli ve yeterlidir. Diğer bir ifade ile tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için fail hakkında bir ceza davası açılması; mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı veya zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması aranmamaktadır. Sadece cezalandırılması kabil bir eylemin işlenmiş olması, bir diğer söyleyişle, haksız fiilin suç niteliğini taşıması yeterlidir.
    21. Anılan madde uyarınca “eylemin” suç teşkil etmesi; cezai nitelik taşımasından hareketle mahkûmiyet veya takipsizlik kararı aranmaksızın ceza zamanaşımı uygulanacaktır.
    22. Bundan başka, işlenen eylemin, kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikâyet süresinin (mülga TCK m. 108) geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir.
    23. Belirtilmelidir ki 2918 sayılı KTK"nın 109/2. maddesindeki düzenleme ile ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar için de geçerli olabilmesi, sadece eylemin ceza kanunlarına göre suç sayılması koşuluna bağlanmıştır. Zira sonuçta; haksız eylemin cezayı gerektiren bir fiil teşkil etmesi durumunda o fiil için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk yargılamasında da uygulanacaktır.
    24. Kaldı ki TCK"da suç tanımı faile değil fiile göre yapıldığından, ceza kanunlarındaki zamanaşımı sürelerine atıf yapan 2918 sayılı Kanun"un 109. maddesinin ikinci fıkrasındaki tarifin fiili tanımlaması ve maddenin bu yoruma göre değerlendirilmesi kanun sistematiği açısından da zorunludur. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki eylemin cezayı gerektiren bir fiil teşkil edip etmediği, kural olarak hukuk hâkimince belirlenecektir. Bununla beraber hukuk hâkimi, ceza tertibine ilişkin olarak ceza hâkimince verilen ve suçun işlendiğini ya da işlenmediğini kesinlikle tespit eden bir hüküm varsa, bununla bağlıdır (BK. m. 53).
    25. Ayrıca ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve işleten gibi diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış; zamanaşımı süresinin hepsi için uygulanması öngörülmüştür.
    26. Bu itibarla şayet zarar doğuran eylem aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ise; eğer ceza kanunundaki ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlardaki bu eylem için kabul edilen zamanaşımı süresi, BK’daki 1 yıllık süreden daha kısa ise, o zaman yine BK m. 60/I (TBK m. 72) olaya uygulanacak; ceza kanunundaki zamanaşımı süresi BK.m. 60/I"deki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise, fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan mülga 765 sayılı TCK’nın 102 (veya hâlen yürürlükteki 5237 sayılı TCK’nın 66.) maddesine göre belirlenecektir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 05.06.2015 tarihli ve 2014/2198 E., 2015/1495 K.; 09.04.2019 tarihli ve 2017/1111 E., 2019/424 K. sayılı kararlarında da açıklanmıştır.
    27. Olayın meydana geliş şekli itibariyle ölen sürücünün eylemi bir bütün olarak ele alındığında, murisin aracı kullanırken tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eylem TCK 179/2 maddesinde tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturmaktadır.
    28. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesi:
    “...(1)Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılmaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2)Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...” düzenlemesini içermektedir.
    29. Maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere “Madde metninde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu tanımlanmıştır...İkinci fıkrada ise kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarının kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Bu suç ayrıca trafik güvenliği için öngörülmüş bakım ve onarımlar yapılmadan aracın trafiğe çıkarılması halinde de işlenebilir. Ancak bunun için ayrıca gerekli bakım ve onarımı yapılmamış aracın trafiğe çıkarılması suretiyle kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından bir tehlikeye neden olunması gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç, somut tehlike suçu niteliğini taşımaktadır.”
    30. Buna göre trafik güvenliğini tehlikeye düşürme suçu bir tehlike suçu olup, mağduru ölen değil, kamu güvenliğidir.
    31. Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında somut olayda, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun varlığının sabit olduğundan, 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesi uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir ve kazaya neden olan kişi hakkında ölümü nedeniyle bir ceza davasının açılmamış olması, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir.
    32. Buna göre davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK"nın 179/2. maddesinde düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK"nın 66/1-e. maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK"nın 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği hususu sabittir. Mahkemece verilen ret kararının gerekçesi yerinde değil ise de, sonuç itibari ile verilen karar doğrudur.
    33. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının desteğinin tam kusurlu hareketi ile kendisinin ölümü ile sonuçlanan olayda cezayı gerektiren bir eylem bulunmaması nedeniyle davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine dair direnme kararının onanması gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    34. O hâlde, sonucu itibari ile doğru olan direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı onanmalıdır.
    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
    Gerekli ilâm harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.12.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi