11. Hukuk Dairesi 2020/766 E. , 2020/5565 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/05/2019 tarih ve 2017/768 E- 2019/426 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nce verilen 09/01/2020 tarih ve 2019/1078 E- 2020/89 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının, davacı şirketin %8 oranında azınlık hissesine sahip olduğunu, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu şikayet dilekçesi ile şirket muhasebecisini, şirket ortakları olan kardeşleri ... ve ..."ı, aynı zamanda şirket müdürü ve ortağı olan kuzeni ..."yu, kendisinden habersiz şirketle ilgili işler yapmak ve kendisi yerine imza atmak suretiyle sahte belge düzenlemekle suçlayarak cezalandırılmalarını talep ettiğini, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/29583 Soruşturma sayılı dosyası üzerine yapılan soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, müvekkili şirketin 14.08.2017 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda, davalı ve yasal nisabı taşıyan ortakların katılımı ve toplantıya katılan temsil olunan payların oy çokluğu (davalı hariç oybirliği) ile alınmış olduğu karar ile davalının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkartılması için mahkemeye başvurulması yönünde karar alındığını, davalının şirketçe kendisine verilen vazifeleri yerine getirmediği, devamlı suretle şirket içerisinde huzursuzluk çıkardığı ve şirketin işleyişini engellemeye çalıştığını ileri sürerek davalının haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının anayasal hakkını kullandığını, savcılık dosyasında ortak olan ..."nun diğerleri yerine imza attığının sabit olduğunu, davada ileri sürülen iddiaların gerçeğe aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, 14.08.2017 genel kurul tarihinde davacı şirketin 7 ortağının bulunduğu, 14.08.2017 tarihli genel kurula davalının da içlerinde bulunduğu toplam 4 ortağın katıldığı, davalının ortaklıktan çıkarılmasına dair kararın davalının muhalefeti ile 3 ortağın verdiği karar ile alındığı, oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğu sağlanmış ise de temsil edilen oyların en az 2/3"ü ile karar alınmadığı, 6102 sayılı TTK"nın 621/1-h bendine göre nitelikli çoğunluk kararı alınmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği, geçerli bir genel kurul kararının varlığı halinde dahi, davalının diğer şirket ortaklarını savcılığa şikayet etmesinin Anayasal haklar arasında kabulü gerektiği, davalının şirkette huzursuzluk çıkardığı ve kendisine verilen görevleri yerine getirmediği iddialarının ispatlanamadığı, bu halde davalıya karşı ileri sürülen nedenlerin diğer ortaklar yönünden katlanılamaz ve ortaklık ilişkisini çekilmez hale getirecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar mahkemece 14.08.2017 tarihli genel kurul toplantısında 7 ortaklı şirketin, davalının da içinde bulunduğu 4 ortağının toplantıya katılmış olduğu, davalının ortaklıktan çıkarılmasına dair kararın, davalının muhalefeti ile üç ortağın verdiği kararla alınmış olması nedeni ile oy hakkı bulunan esas sermayenin salt çoğunluğunun toplantıda temsil edilmesi şartı gerçekleşmiş ise de temsil edilen oyların en az 2/3"ü ile karar alınmamış olması nedeni ile usulüne uygun olmadığı yönündeki değerlendirmesi doğru bulunmamış ise de ilk derece mahkemesince genel kurul kararının varlığı halinde dahi davalının, davacı şirket ortakları hakkında suç duyurusunda bulunmasının Anayasal hakkı olduğu, davalıya karşı iddia edilen diğer hususların ise ortaklık ilişkisini çekilmez hale getirecek nitelikte olmadığı yönündeki değerledirmesinin somut olaya ve dosya kapsamına uygun olduğu, davalının hukuka aykırı olmayacak şekilde şikayet yoluna başvurarak yasal haklarını kullanmış olmasının, ortağı olduğu şirkete karşı yükümlülüklerini ihlal ettiği ve şirket ortaklığından çıkarılması için haklı sebebin doğduğu anlamına gelmeyeceği (Dairemizin 2015/2192 Esas- 2016/136 Karar sayılı kararı) gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 01.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.