1. Hukuk Dairesi 2014/13158 E. , 2016/900 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 1056 ada 6 parsel sayılı taşınmaza, komşu parsel maliki davalının haksız yere duvar örmek ve meyve ağaçları dikmek suretiyle tecavüz ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, imar uygulamasından önce ağaçların ve duvarın mevcut olduğunu, yapı ve ağaç bedelleri ödenmeksizin açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, imar öncesi krokiler dikkate alındığında taraflar arasındaki sınırın ve duvarın 30 yılı aşkın süredir aynı şekilde mevcut olduğu, davanın kişisel husumet nedeniyle açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; 6 nolu parselin davacıya ait olduğu, 7 nolu parselin çap kaydının getirtilmediği, her iki parselin 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması sonucu oluştuğu, davacıya ait 6 nolu parselin 19.12.2013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen bölümünü davalının kullandığı ve yine davacı parseli içindeki duvarın davalı tarafından imar uygulamasında önce yapıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) “Mülkiyet Hakkının İçeriği” başlıklı 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” hükmünü içermektedir.
Bilindiği üzere; Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince; davalı tarafından yapılan duvarın altı taş üzeri briket kullanılarak inşa edildiği sabittir. 3194 sayılı Yasanın 5. maddesinde yapı tarif edilmiş olup, davacı parselindeki duvarın yapı niteliğinde olmadığı açıktır.
Hâl böyle olunca; davacının mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak ve davada yıkım da istenmediği gözetilerek fen bilirkişisi krokisinde A harfi ile gösterilen bölüm üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, TMK.nun 683. maddesi gözardı edilerek hukuki olmayan yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.