1. Hukuk Dairesi 2015/17442 E. , 2016/870 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı vekilince tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, toplam 479 parça taşınmazın mirasbırakanları “... ... kızı” ve .... ...oğlu” na ait olduğu halde, tapu kaydında yanlışlıkla, “.... ... kızı” ve “...oğlu” olarak yazıldığını ileri sürerek, tapu kaydının nüfus kaydına uygun şekilde düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; ""....mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli olmadığı, talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler getirtilip inceleme konusu yapılmadığı, dava konusu taşınmazların ilk tesis ve tedavülleriyle birlikte getirtilip yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda inceleme yapılması, gerekirse konusunda uzman bilirkişiye dosya tevdii edilerek hazırlayacağı rapor da dikkate alınarak, taşınmazların gerçekten davacının mirasbırakanlarına ait olup olmadığının saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği...” gerekçesiyle bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesi hazırlanan rapora dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararına uyulmuş olmakla kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak, belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır.
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür ve işin niteliği itibarıyla maktu harç alınır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.
HMK"nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2- Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5- Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; bozmadan sonra yapılan yargılamanın 2. celsesinde, dava konusu taşınmazların tapu kaydı ve dayanak belgelerin geldiği ve dosyasına konulduğu belirtilmesine karşın, dosyada dava konusu taşınmazların tapu kaydı ve dayanak belgelerin bulunmadığı, yaptırılan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca; bozma kararına uyulmuş olmakla kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılması, dava konusu taşınmazların tapu kaydı ve dayanak belgelerin getirtilmesi, bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, toplam 479 adet taşınmaz için düzeltim isteğinde bulunulmasına karşın, Mahkemece 352 adet taşınmaz için karar verilmesi de hatalı olmuşsa da, temyiz edenin sıfatı gözetilerek, bu husus bozma sebebi sayılmamıştır.
Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.