10. Hukuk Dairesi 2016/10184 E. , 2018/8692 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
11.06.2015 günü tebliğ edilen ödeme emrine karşı 18.05.2015 tarihinde davalı Kuruma yaptığı itirazın reddedildiğini, ödeme emrine ilişkin borcun zaman aşımına uğradığını, borçlu işveren.......... varisi olarak kuruma borcu bulunmadığının tespiti için açılan işbu davada mahkemece, ödeme emrinin 11.06.2015 tarihinde tebliğ edilmesi ve davanın 07.07.2015 tarihinde açılması nedeniyle yedi günlük hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Diğer taraftan, borçluların nereye ve hangi sürede itiraz edebileceğinin ödeme emrinde bulunması gerekir. Anayasanın 40/2. maddesinde “(Ek fıkra: 03/10/2001 - 4709 S.K./16. md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” düzenlemesine göre bu husus zorunludur. Aksi halde, borçlulara dava açma süresi yönünden yasal süreler uygulanamayacaktır.
Dava açılması yerine Kuruma itiraz edilmesi durumunda Kurum, itirazı değerlendirerek bir cevap verebilir veya sessiz kalabilir. Yargıtay uygulamasına göre borçlunun ödeme emri aldıktan sonra dava açma yerine Kuruma itiraz etmesi mercide hata olarak değerlendirilmektedir.
Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği gibi “Davacı tarafından doğrudan iş mahkemesine dava açılmamış ise de, Kurumun davacıya gönderilen ödeme emrinde itiraz yolu olarak iş mahkemelerine dava açılabileceği ihtarında bulunulmayıp, aksine sadece vergi itiraz komisyonundan bahseden 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı ihtarında bulunması; Kurumun davacının itirazını usul yönünden reddederek itiraz merciinin iş mahkemeleri olması gerektiği yönünde kanun yollarını açıkça gösterici işlem tesis etmeyip, bir anlamda davacıyı yanıltıcı şekilde itirazını esastan inceleyerek reddine karar vermesi karşısında, davacının hak arama özgürlüğünün zedelendiğinin ve Kuruma ödeme emrinin tebliğini takiben yaptığı başvurunun hatalı merciye (görevli olmayan yere) yapılan başvuru olarak, yedi günlük dava açma süresini kestiğinin kabulü zorunludur.” (Y. HGK 2.11.2011, 2011/21-571-680).
Anlatılanlar ışığında somut olaya bakıldığında, davacı tarafından doğrudan iş mahkemesine dava açılmamış ise de, 18.05.2015 tarihli itiraz dilekçesi yönünden 7 günlük hak düşürücü süre içinde kuruma yapılan başvurunun hatalı merciye (görevli olmayan yere) yapılan başvuru olduğu kabul edilip, talebin reddine ilişkin Kurum yazısının tebliği araştırılıp sonrasında yedi günlük süre içerisinde işbu davayı açıp açmadığı araştırılmalı, süresinde açılmadığının tespiti halinde şimdiki gibi karar verilmeli, aksi takdirde davanın esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 31.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......