1. Hukuk Dairesi 2015/9828 E. , 2016/649 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve eski hale getirilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 2536 ada 11 parsel sayılı taşınmaza davalının binasının taşkın olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, yıkım sureti ile taşınmazın eski hale getirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, komşu 12 parsel sayılı taşınmazı .... isimli kişiden satın aldığını, satın aldığı kişinin binayı yapmadan önce aplikasyon yaptırıp inşaat ruhsatı aldığını, iyiniyetli olduğunu, binanın değerinin taşınmazın değerinden fazla olduğunu, mahkemenin belirleyeceği değer üzerinden taşınmazı satın almaya hazır olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalının haksız yere müdahale ettiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu 2536 ada 11 nolu imar parselinin 01.10.2013 tarihinde satışa istinaden davacı adına, kat irtifakı kurulu komşu 2436 ada 12 nolu imar parselinin ise davalı adına kayıtlı olduğu, anılan taşınmazı davalının 04.05.2007 tarihinde edindiği, tedavüllü tapu kayıtlarının eski sahife numaralarının aynı olması sebebi ile her iki taşınmazın imar öncesi aynı parselden geldiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanunu"nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli olduğu söylenemez.
Şöyle ki; davalı taraf binasının inşaat ruhsatının olduğunu savunduğu, öte yandan taşınmazda kat irtifakı kurulu olduğu da gözetildiğinde taşınmazın inşaat ruhsatının bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğu halde, ilgili Belediyeden taşınmazın inşaat ruhsat dosyasının getirtilip incelenmediği, dava konusu taşınmaz ile davalıya ait parselin imar öncesi geldi tüm tedavüllü tapu kayıtları ile imara dayanak belgelerin getirtilip denetlenmediği ve mahalline uygulanmadığı, diğer bir söyleyişle davalıya ait yapının davacı parseline olan taşkınlığının imar uygulaması sonucunda meydana gelip gelmediğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konulmadığı görülmektedir.
Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak bina taşkınlığının imar uygulamasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının, imar uygulamasından kaynaklanıyor ise davalının imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir hakkının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.