1. Hukuk Dairesi 2015/18008 E. , 2016/647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESPİT
Taraflar arasında görülen kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduklarının tespiti davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduklarının tespiti isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneanneleri ""... kızı ...."ün"" paydaşı olduğu 22 ada 4 parsel sayılı taşınmazın sicil kaydında murisin isminin ""...:... kızı"" olarak yazılı olduğunu ileri sürerek, anılan kaydın ""... kızı ..."" olarak düzeltilmesine karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında dava dilekçesini ıslah ederek, anılan kayıt maliki ile miras bırakanları ...."ün aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların iddialarının sabit olduğu gerekçesi ile ıslah talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/(2). fıkrasının ç-1) bendi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür ve işin niteliği itibarıyla maktu harç alınır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.
HMK"nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.
Şöyle ki; eski yazı olan ve türkçeye tercüme ettirilen evrak içeriklerine göre, taşınmazda paydaş olan .... kızı .... ile .... kızı ...."in paydaş .... kızı..."nin teyzelerimi (annesi ...."nın kızkardeşleri) yoksa halalarımı olduğunun şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya konulmadığı, .... ili ve ilçelerinde, ... kızı .... adında kayıtlı olan kişilerin anne baba, hala ve teyzelerini gösterir nüfus kayıtlarının istenip değerlendirilmediği, özellikle davacı tarafça evrak arasına sunulan ""Ölüm ve Mirasçı Bildirimi"" başlıklı belgede yazılı olan yerde davacıların murisinin kayıtlı olup olmadığının sorulmadığı, eski kayıtlarda taşınmazın evveliyatta ""...."ın"" olduğu ve ondan ...."ye intikal ettiği belirtildiği halde ... İl ve İlçelerinde (özellikle .... İlçesi) ""eşi ...., kızı ... olan ...."" isimli kişilerin nüfus kayıtlarının ilgili nüfus müdürlüğünden istenmediği, yine davacı tarafça evrak arasına sunulan 13.11.1984 tarihli ""Nüfus Zayi İlmuhaberi"" dikkate alındığında, nüfusa kayıtlı olmayan bir kişinin anılan kaydı düzenlettirmesinin beklenemeyeceği gözetildiğinde, anılan Nüfus Zayi İlmuhaberininin ön ve arkasının tamamının yeraldığı bir suretinin .... ve .... Nüfus Müdürlüğüne gönderilerek anılan kişinin kaydının olup olmadığının sorularak varsa bu kişinin anne baba, hala ve teyzelerini gösterir kayıtlarının getirtilip değerlendirilmediği, öte yandan dükkan olarak tasarruf edilen taşınmazın geçmişe yönelik tüm vergi kayıtlarının getirtilerek taşınmazın vergilerinin hangi tarihten beri kimin tarafından ödendiğinin araştırılmadığı, yine dava dilekçesi ekinde sunulan 12.10.1968 tarihli .... Belediyesi Emlak ve İstimlak Müdürlüğü"nün, ..."ne yazdığı yazı içeriğine göre, dava konusu taşınmazla ilgili irtifak hakkı tesisine ilişkin tüm kayıtların anılan Tapu Müdürlüğü ile anılan Belediye"den getirtilerek istimlak bedelinin hangi tarihte kime ödendiğinin irdelenmediği görülmektedir.
O hâlde; öncelikle çekişmeye konu taşınmazın tesciline dayanak tüm kayıtların günümüz türkçesine çevrilmiş hallerinin ilgili Tapu Müdürlüğü veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden temin edilmesi, ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.