Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/16658
Karar No: 2016/645
Karar Tarihi: 21.01.2016

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/16658 Esas 2016/645 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/16658 E.  ,  2016/645 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TASARRUFUN İPTALİ, TAZMİNAT, YARGILAMANIN İADESİ

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tasarrufun iptali, tazminat, yargılamanın iadesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ile davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Davacı, davalı ..."ın, ..... İcra Müdürlüğü"nün 2007/5814 Esas sayılı dosyasından hakkında yaptığı icra takibi neticesinde çekişmeye konu 9 parça taşınmazının cebri icrada davalılara ihale edildiğini, ancak İcra İflas Kanunu"nun 16. ve 110. madde hükümleri gereğince icra emrinin tebliğ tarihinden itibaren 2 yıl içinde satış istenmesi zorunlu olduğu halde iki yıllık yasal süre geçirildikten sonra ihalelerin yapıldığını, taşınmazların gerçek değerlerinin çok altında ihale edildiğini, öte yandan çekişme konusu taşınmazlardan 7404 ada 27 parseldeki 21 nolu dükkanını, 19.02.2007 tarihli belgeye istinaden teminat amaçlı olarak davalıya devrettiğini, yine bu sözleşmede borç ödeninceye kadar dükkanın kirasını kendisinin alacağı kararlaştırıldığı halde, davalı ..."ın kira bedellerini de almasına engel olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescile, bu mümkün olmadığı takdirde tasarrufun iptaline, bu da mümkün olmadığı takdirde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine, davalı ... tarafından tahsil edilen kira bedeli 370.000.-TL"nin de faizi ile birlikte tahsiline, yine aynı konuda iki ayrı karar verildiğinden yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., taşınmazın aynına yönelik davaların taşınmazın bulunduğu yerde açılması gerektiğini, davalılar ile aralarında mecburi dava arkadaşlığı olmadığını, ...."ndaki çekişmeye konu taşınmazı ihale alıcısından iyiniyetli olarak satın aldığını, ihalenin feshi hususunda açılan davanın reddedilip dereceattan geçmek suretiyle kararın kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., dava dilekçesinin ve taleplerin açık olmadığını, davalılarla aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığından davaların ayrılması gerektiğini, davacının aynı iddialarla 25"den fazla dava açtığını, ihalenin feshi husununda açtığı davaların reddedilip kesinleştiğini, kaldı ki yasal iki yıllık sürenin satış isteme konusunda olup, ihalenin iki yıllık süre içerisinde yapılmasının zorunlu olmadığını, davacının 21 nolu bölüm ile ilgili açtığı davanın da ..... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/429 Esas, 2011/24 sayılı kararı ile reddedildiğini ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bu taşınmazla ilgili davacı ile aralarında inanç sözleşmesi bulunduğunu, kira bedellerini de davacının tahsil ettiğini, kiracının tahliyesinden sonra da kiraya verilmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
    Davalı ..., diğer davalıları tanımadığını, dava konusu yeri cebri icrada satın aldığını, davacının aynı konuda tekrar tekrar dava açmasından bıktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., savunma getirmemiştir.
    Mahkemece, davacının ihalenin feshi taleplerinin daha önceden icra mahkemelerinde açılan davalarda değerlendirildiği, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı davasının hukuki dayanağının ve tasarrufun iptali davasının yasal şartlarının oluşmadığını, öte yandan yargılamanın iadesinin de kendi mahkemesinden istenebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davalı ..."ın, davacı hakkında ..... İcra Müdürlüğü"nün 2007/5814 Esas sayılı dosyasından takip başlattığı, davacının borca itiraz etmesi sebebi ile davalının .... Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu itirazın iptali davasının 18.10.2007 tarih 2007/212 Esas, 2007/383 sayılı kararı ile kabul edilerek takibin devamına karar verildiği ve kararın dereceattan geçmek sureti ile kesinleştiği, bu karar doğrultusunda yürütülen icra takibi neticesinde, çekişmeye konu taşınmazlardan ..., ...."nda bulunan 111230 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davacı adına kayıtlı iken .... İcra Müdürlüğü"nün 2008/676 Talimat sayılı dosyasından gerçekleştirilen cebri ihale neticesinde davalı ..."a ihale edildiği, ..."ın da 31.05.2013 tarihinde davalı ..."ya satış suretiyle devrettiği, anılan taşınmazın 11.09.2013 tarihinde imarla 111230 ada 11 nolu imar parseli olduğu, yine .... İcra Müdürlüğü"nün 2009/1172 Talimat sayılı dosyasından gerçekleştirilen cebri ihale neticesinde davacıya ait ...."ta bulunan 281, 289, ve 291 parsel sayılı taşınmazların davalı ..."a, 214 parsel sayılı taşınmazın ise davalı ..."e ihale edildiği, ...."ın 289 nolu parseli 27.02.2014 tarihinde dava dışı ...."e, 281 nolu parseli 23.09.2013 tarihinde dava dışı ..."e, ...."nın da 06.01.2014 tarihinde dava dışı ...."e, 291 parsel sayılı taşınmazı 23.09.2013 tarihinde dava dışı ..."a satış suretiyle devrettiği, yine .... İcra Müdürlüğü"nün 2009/2538 Talimat sayılı dosyasından, davacının maliki olduğu çekişmeye konu ...."da bulunan kat mülkiyeti kurulu 6094 ada 19 parseldeki 13 nolu meskenin, 7404 ada 27 parseldeki 2 nolu meskenin ve 7404 ada 28 parseldeki 22 nolu dükkanın dava dışı ...."a, 6094 ada 19 parseldeki 8 nolu meskenin ise davalı ..."a ihale edildiği, ...."ın 8 nolu meskeni 25.12.2012 tarihinde dava dışı ...."a satış suretiyle aktardığı, öte yandan davacının aynı yerde bulunan kat mülkiyeti kurulu 7404 ada 27 parseldeki 21 nolu depolu dükkanını ise 19.02.2007 tarihinde bizzat kendisi satış suretiyle davalı ..."a devrettiği, bu taşınmazla ilgili aralarında 19.02.2007 tarihli ""İbraname ve Taahhütname"" başlıklı belgenin düzenlendiği, davacının ihale yolu ile satılan dava konusu taşınmazlar bakımından açmış olduğu ihanenin feshi davalarının ..... İcra Mahkemesi"nin 11.08.2011 tarih, 2011/414 Esas, 2011/678 sayılı, .... İcra Mahkemesi"nin 19.03.2014 tarih, 2013/867 Esas, 2014/215 sayılı, .... İcra Hukuk Mahkemesi"nin 25.12.2013 tarih, 2013/134 Esas, 2013/152 sayılı, .... İcra Mahkemesi"nin 29.11.2012 tarih, 2012/148 Esas, 2012/322 sayılı, .... İcra Mahkemesi"nin 25.11.2013 tarih, 2013/412 Esas, 2013/377 sayılı kararları ile reddedildiği ve Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, çekişmeye konu yapılan 21 nolu bağımsız bölüm haricindeki taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince;
    Davacı, diğer iddialarının yanında çekişmeye konu kat mülkiyeti kurulu 7404 ada 27 parseldeki 21 nolu depolu dükkanını borcuna karşılık teminat olarak davalı ..."a devrettiğini, bu konuda aralarında 19.02.2007 tarihli ""İbraname ve Taahhütname"" başlıklı adi yazılı belgeyi düzenlediklerini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile, öte yandan yine aynı belge gereğince davalı tarafından tahsil edilen kira bedellerinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Dava dilekçesi içeriği ve idddianın ileri sürülüş biçiminden; 21 nolu bağımsız bölüm yönünden davacının inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine dayandığı anlaşılmaktadır.
    UYAP ortamında yapılan incelemede; davalının aynı taşınmazla ilgili daha önceden inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olarak açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının .... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin en son vermiş olduğu 08.02.2011 tarih ve 2009/429 Esas, 2011/24 sayılı kararı ile reddedildiği ve Dairemizin 26.10.2011 tarih ve 2011/9694 Esas, 2011/10893 sayılı kararı ile; davalının inanç sözleşmesinden kaynaklanan edimini yerine getirmediği gerekçesi ile onandığı ve karar düzelme talebinde bulunulmadan kesinleştiği, yine aynı taşınmazla ilgili İbraname ve Taahhütname başlıklı belgeye dayanarak davacının açmış olduğu alacak davasının ..... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin en son verilen 30.12.2014 tarih, 2014/430 Esas, 2014/678 sayılı kararı ile kısmen kabul edildiği ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11.06.2015 tarihli ilamı ile onandığı ve karar düzeltme aşamasında olduğu görülmektedir.
    Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan , onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
    Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.
    Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
    Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
    Diğer bir bakış açısıyla taşınmazın mülkiyeti inanılana (alacaklıya) geçmiştir. Taşınmazda inanarak satanın (borçlu) mülkiyet hakkı kalmadığı gibi, alıcının bu mülkiyet hakkı üzerinde kurulmuş olan bir rehin hakkından da söz edilemez.
    Bu durumda; gayrimenkul rehni bakımından geçerliliği olan 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 873. maddesinin inanç sözleşmelerine dayalı temlike konu taşınmazlar bakımından uygulama yeri olmadığı da kuşkusuzdur. Nitekim bu düşünce Hukuk Genel kurulunun 23.5.1990 gün ve l990/1-202-315 sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.
    İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanununun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. m.) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK"nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
    İnanç sözleşmesine ve buna bağlı işlemle alacaklı olan taraf, ödeme günü gelince alacağını elde etmek için dilerse; teminat için temlik edilen şeyi “ ifa uğruna edim “ olarak kendisinde alıkoyabileceği gibi; o şeyi, açık artırma yoluyla veya serbestçe satıp satış bedelinden alma yoluna da başvurabilir. Bu sonuçlar kendine özgü bu akdin tabiatında mevcuttur. Sözleşme ile öngörülen ifa süresi içerisinde, sırf sözleşmeyi imkansız kılmak amacıyla muvazaalı olarak yapılan temliklerin yasal koruma altında tutulamayacağı izahtan varestedir. Meri hukuk sistemimizde her hangi bir düzenleme olmamasına karşın, inanç sözleşmelerinin yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde uygulama yeri bulan kendine özgü bir müessese olduğu, öğreti ve uygulamada kabul edilegelen bir olgudur.
    İnanç sözleşmelerinin tarafları arasında,onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu;taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi haklarını talep etme olanağını verdiği tartışmasızdır.
    Burada üzerinde durulması gereken husus,taşınmaz mallar yada şekle bağlı akitlerde inanç sözleşmelerinin ne gibi hukuki sonuç doğuracağıdır. Diğer bir anlatımla,sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, taşınmaz mülkiyetinin naklinin sebebini oluşturup oluşturmayacağıdır.
    Uygulamada mesele, 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
    Söz konusu kararda; eski hukuka göre mümkün ve geçerli olan muvazaa ve nam-ı müstear iddialarının, Medeni Kanunun yürürlüğünden sonra taşınmaz mallar hakkında dinlenip dinlenemeyeceği tartışılmıştır.
    Anılan kararda; çeşitli sebep ve amaçlarla bir taşınmaz kaydına gerçek malik yerine başka bir nam ve bir sözleşmede akitlerden biri yerine üçüncü bir şahsın gösterilmesinin mümkün olduğu, bu gibi hallerde vekilin kendi namına ve müvekkili hesabına yaptığı tasarruflarda olduğu gibi hukuki bir durum veya herhangi bir maksatla üçüncü şahıslardan gerçeği gizleme gayesi güdülebileceği, “kötüniyetli ve haksız gizlemeler” dışında,belirtilen olasılıklara göre açılacak bir davanın, gerçekten, ya mevcut bir hakka dayanarak bir el değiştirme veya bir hakkın korunması niteliğini taşıyacağı; bu durumun da, temsil ve vekalet ilişkisinde, mülkiyette halefiyet esası olarak kabul edilmiş bir husus olup, halefiyeti düzeltme amacıyla öncelikle mülkiyetin vekile aidiyeti düşünülse bile, temsil hükümlerine aykırı olduğundan bunun korunması ve devamına hükmolunamayacağı, zira TBK"nin 509. maddesindeki “Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet verene geçer.” hükmünün bu düşünceyi doğruladığı, öte yandan gerek taşınır, gerek taşınmaz mallara ilişkin olsun nam-ı müstear hadiselerinde, meselenin bir istihkak ve mülkiyet davası niteliğini geçemeyeceğinden, ne resmi senet, ne de şekil meselesinin bahse konu olamayacağı, meselenin akitte ve isimde muvazaayı kapsamına alan TBK"nin 19.maddesi kapsamında düşünülmesinin kanunun amacına uygun düşeceğine, değinildikten sonra sonuçta, nam-ı müstear davalarının dinlenebilir ve yazılı delil ile ispatının mümkün olduğuna, hükmolunmuştur.
    İçtihadı Bileştirme kararlarının konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcı bulunduğu tartışmasızdır. Nam-ı müstear için düzenleme getiren 1947 tarihli kararın, teminat amacıyla temlike dair inanç sözleşmelerini kapsadığı da kuşkusuzdur. Uygulamada anılan sözleşmeler gerek özü,gerek işleyişi açısından,genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear başlıkları altında nitelendirilegelmektedir.
    Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere;inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.
    İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
    Somut olaya gelince, mahkemece inançlı işlem hukuksal nedeni yönünden mahkemece bir değerlendirme yapılmış değildir.
    Hemen belirtmek gerekir ki; taraflar arasında düzenlendiği anlaşılan 19.02.2007 tarihli ""İbraname ve Taahhütname"" başlıklı belgenin 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan, inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu tartışmasızdır.
    Öte yandan, anılan belgeye konu davacının borcu sebebi ile davalı ..."ın davacı hakkında ..... İcra Müdürlüğü"nün 2007/5814 sayılı dosyasından icra takibi yaptığı, takibe davacı tarafından itiraz edildiği ve davalı tarafından itirazın iptali için ..... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/212 Esas sayılı dava dosyasından açılan davanın yargılaması neticesinde davacının davalı ..."a borçlu olduğunun tespiti ile itirazın iptali ve takibin devamına karar verildiği ve takip neticesinde davacının bir kısım taşınmazlarının cebri icrada satıldığı ve anılan icra dosyasının halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, 21 nolu bağımsız bölümün davacı tarafından inançlı işleme dayalı olarak davalı ..."a temlik edildiği, her ne kadar inaçlı işlemin belgesi olan 19.02.2007 tarihli ""İbraname ve Taahhütname"" başlıklı belgede borcun ödenmesi konusunda bir tarih belirlenmiş ve bu tarih geçmiş ise de, davalının alacağına karşılık taşınmazı devraldığı halde, alacağından da vazgeçmeyerek davacı hakkında icra takibi yaptığı da gözetilerek, ..... İcra Müdürlüğü"nün 2007/5814 takip sayılı dosyasından anılan borcun tamamının tahsil edilip edilmediği üzerinde durularak, tamamının ödenip ödenmediğinin belirlenmesi, tamamı ödenmemiş ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 97. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 81. maddesi) hükmü değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek 21 nolu bağımsız bölümle ilgili tapu iptal ve tescil isteği yönünden yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Öte yandan, yine davacı anılan bağımsız bölümün kira gelirinin 19.02.2007 tarili ""İbraname ve Taahhütname"" başlıklı belge ile kendisine ait olacağını kararlaştırdıkları halde, davalı ..."ın kira bedellerini aldığını ileri sürerek, 01.06.2007 tarihinden itibaren birikmiş 84 aylık kira bedelinin, bu mümkün olmaz ise 01.04.2008 tarihinden dava tarihine kadar 74 aylık kira bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ettiği, davacının aynı taşınmazla ilgili Davalı ... aleyhine daha önceden açmış olduğu olduğu alacak davasının .... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin en son verilen 30.12.2014 tarih, 2014/430 Esas, 2014/678 sayılı kararı ile kısmen kabul edilerek 02.04.2008 ila 28.07.2008 tarihleri arası davalı tarafından alınan kira bedeli toplamı olan 11.336,50.-TL"nin yasal faizi ile birlikte davalı Alpaslandan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği ve anılan kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11.06.2015 tarihli ilamı ile onandığı ve karar düzeltme aşamasında olduğu görüldüğü halde, anılan dava dosyasının neticesinin beklenmeden bu taşınmazla ilgili alacak davası yönünden sonuca gidilmiş olması da doğru değildir.
    Davalı ..."ın temyizine gelince;
    Yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren bu davalı yararına, hakkındaki davanın reddedilmiş olması sebebi ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
    Davacı ile davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi