10. Hukuk Dairesi 2018/4273 E. , 2018/8603 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 02.06.2005 tarihinde meydana gelen iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle, uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasa"nın 10 ve 26 maddeleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
1-Dairemizin 2014/27668, 2015/3667 E,K sayılı, 03.03.2015 tarihli bozma ilamında, sigortalının akıma kapıldığı elektrik hattın yerinin değiştirilmesi konusunda davalı ...."tan talepte bulunulup bulunulmadığı üzerinde durulması gerektiği belirtilmiş olup, Mahkemece yapılan araştırmada davalı ....’tan hattın yerinin değiştirilmesi konusunda talepte bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu husus dikkate alınmaksızın davalı ....’a fazla kusur tayini yerinde değildir.
2-Öte yandan kaza tarihi itibariyle rücu alacağını düzenleyen 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi ne göre sorumluluk kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “İş kazası veya meslek hastalığı, 3"üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3"üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü getirilmiştir.
Hükme dayanak alınan kusur raporunda, sigortalının ölümüne yol açan iş kazasında ....Konut Yapı Kooperatifinin %60, ...’ın %10, ....’ın %25 ve kazazede sigortalının %5 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Davalı işverenin sorumluluğunun dayanağı 506 sayılı Kanun"un kusursuz sorumluluk ilkesini içeren 10. maddesi olup, ....’ın zarardan birlikte sorumluluğu ise Borçlar Kanunu"nun 51. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmaktadır.Borçlar Kanunu"nun 51. maddesindeki, “Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.” düzenlemesi; birden çok kişinin, gerek haksız eylem, gerek sözleşme ve gerekse kanun gibi sebeplerden ve aynı zarar için zarara uğrayana karşı sorumluğu durumunda, bunlar arasında BK. 50. maddesinde yer alan bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanma gereğine yer vermiştir. Ancak davalıların sorumlu olacağı miktarın tespiti, 506 sayılı Kanun"un 10 ve 26. maddeleri yönünden farklılık gösterdiğinden, bu yönün açıklığa kavuşturulması gerekir.
506 sayılı Kanun"un 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğu hâlinde; aynı Kanun"un 26. maddesine ilişkin davalardaki tazmin sorumluluğundaki gibi sosyal yardım zammı da dahil olmak üzere haksahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri ile yapılan masraf ve ödemeler toplamının tazmin sorumlularının kusurlarının karşılığı miktarla sınırlanması kuralının kıyas yoluyla uygulanması gerektiği, ancak 10. maddenin öngördüğü sorumluluk hâlinin 26. maddeye oranla farklı ve daha ağır bir sorumluluk hâlini öngörmüş olması nedeniyle işverenin, 506 sayılı Kanun"un 9 ve 10. maddesi kapsamındaki sorumluluk sınırını oluşturan miktar belirlenirken, işkazasında işverenin kabul edilmesi gereken %100 oranında kusurundan, BK. 43, 44. maddeleri uyarınca sigortalının müterafik kusurunun %50 sinden az olmayacak şekilde bir hakkaniyet indirim yapılmak suretiyle hesaplama yapılması, Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik içtihatlarının gereğidir. Ayrıca davanın Borçlar Kanunu"nun 51. maddesinde düzenlenen teselsül hükümleri doğrultusunda açıldığı hâllerde; birlikte sorumlu olanların müşterek kusurla hareket etmemiş olmaları nedeniyle, kusurlu üçüncü kişinin, 506 sayılı Kanun"un 26/2. maddesine uygun olarak, kusur sorumluluğu dahilinde belirlenen sosyal yardım zammı da dahil olmak üzere ilk peşin değer ile masraf ve ödeme toplamından sorumlu olacağı, münhasıran 10. maddeden kaynaklanan sorumluluğun ise işverene ait olacağı; tüm kusurun üçüncü kişide olması veya olayın tümüyle kaçınılmazlık sonucu ortaya çıkması hâlinde dahi işverenin 10. madde uyarınca ve yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda oluşan Kurum zararının takdir edilecek bir oranıyla sorumlu tutulması zorunluluğu göz önünde tutulmalıdır. Davalı .... işveren olmayıp, 3. kişi konumundadır. Bu nedenle 506 sayılı Kanun"un 10. maddesine göre sorumlu tutulması da yerinde değildir.
3-Davacı Kurum vekili tarafından açılan davada müteveffa sigortalının haksahiplerine bağlanan gelirin onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir. Rücu davalarında faiz başlangıcı, gelirler yönünden onay, diğer giderler yönünden sarf ve ödeme tarihleridir. Mahkemece bağlanan gelirler yönünden onay tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken faize hükmedilmemesi isabetsizdir.
4-Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de; bozma sonrası davacı avukatının 18.08.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırması sonucu, ıslah ile arttırılan talebe göre karar verildiği görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.03.2005 tarihli 2005/13-97 Esas, 2005/150 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bilindiği gibi, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve ardından gelen maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Yeri gelmişken, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 177. maddesindeki kuralın ve o çerçevede tahkikat kavramının irdelenmesinde yarar vardır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafları duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir." ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları uyarınca da bozmadan sonra ıslah yapılabilmesi mümkün değildir.Fakat hükmü temyiz etmeyen davalılar ....Konut Yapı Kooperatifi,... ve ... yönünden bu hususun davacı ... lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmelidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ne iadesine, 30.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.