14. Hukuk Dairesi 2015/12418 E. , 2016/9203 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.06.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, davalıyla kayden paydaş oldukları taşınmazda 03.04.1998 tarihinde imar uygulaması yapıldığını ve bu uygulama sonucu davalıyla beraber kullandıkları yerin müstakilen davalı adına tescil edildiğini öğrendiğini, ancak yapılan işlemle mülkiyet hakkına değer verilmeyerek mağduriyetine neden olunduğunu ileri sürerek; tapu iptali ve önceki kayıtlar gibi taşınmazın eşit olarak taraflar adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından "...çekişme konusu 294 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 03.04.1998 tarihinde imar uygulaması nedeniyle davalı adına tescil edildiği, davacının anılan imar-ıslah uygulaması ile kendisine de pay verilmesi gerektiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, Dairenin 23.06.2010 tarihli ilamı ile; 2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan imar uygulamasının dayanağı olan idari işlemin ayakta olduğu ve geçerliliğini koruduğu gerekçesiyle bozulmuş ise de, dosyaya bozmadan sonra ibraz edilen ....İdare Mahkemesinin 1998/50 Esas ve 1999/411 Karar sayılı ilamı ile anılan imar uygulamasının iptal edildiği ve kararın 11.02.2002 tarihinde Danıştay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, 294 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tesciline esas .... Belediyesince 2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan imar uygulamasının çekişme konusu taşınmaz yönünden ayakta olup olmadığının dosyaya ibraz edilen idare mahkemesi ve encümen kararları da değerlendirilmek suretiyle tereddüde yer bırakmayacak şekilde saptanması, çekişme konusu taşınmaza ilişkin imar uygulamasının iptal edildiğinin saptanması halinde geri dönüşüm işlemlerinin yapılıp yapılmadığı tespit edilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır" şeklindeki gerekçeyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Somut olayda; taraflar ile dava dışı kişilerin kayden paydaş oldukları 127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 16.05.1997 gün ve 23 sayılı Belediye Encümen kararıyla imar uygulamasına tabi tutulduğu ve çok sayıda imar parselinin oluşturulduğu; bunlardan 281 ada 5 sayılı imar parselinin davacı adına dava dışı üçüncü kişiyle birlikte paylı mülkiyet üzere tescil edildiği; dava konusu 294 ada 13 sayılı imar parselinin ise tamamının davalı adına kaydedildiği; ancak, anılan şuyulandırma işleminin Ordu İdare Mahkemesinin 1998/50 E. 1999/411 K. sayılı ilamı ile iptal edildiği ve bu kararın Danıştay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği, Belediye tarafından da geri dönüşüm işlemlerinin yapılmadığı gibi yeni bir imar düzenlemesinin de gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyulmuş olmakla lehine bozma kararı verilen taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşacağından bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunludur.
Oysa, mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen bozma gereklerinin tamamen yerine getirildiği söylenemez.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde; çekişme konusu imar parselinin sicil dayanağı olan şuyulandırma işleminin iptal edilmesi sonucu sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü açık olup; davacının, tapu kaydının iptaliyle taşınmazın imar öncesi haliyle tescilini, farklı bir deyişle kadastral parselin ihyasını istediği gözetilerek bu yönde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, yolsuz tescil durumundaki imar parselinde davacının paydaş kılınması suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
O halde; mahkemece, 127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları (geldi ve gitti kayıtları denetlenebilir biçimde kütük sayfaları) ile dayanak belgeleri (Belediye Encümen kararı, şuyulandırma cetvelleri,vs) ve kadastral pafta ile oluşturulan imar parselleri krokileri getirtilerek mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, ihyası talep edilen 127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastral sınırları üzerinde iptal edilen şuyulandırma işlemi ile oluşturulan imar parsellerinin ve diğer alanların (park, yol, gibi) kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanması; 127 ada 1 parsel sayıl taşınmaz kapsamında çekişmeli imar parseli dışında başka alanlar (imar parselleri, yol, park,vs) varsa, bunlar hakkında da malikleri aleyhine kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil davası açmak üzere davacıya uygun bir süre verilmesi ve açıldığı takdirde eldeki davayla birleştirilmesi, taraf delillerinin toplanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının temyiz edene aidesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.