14. Hukuk Dairesi 2015/4347 E. , 2016/9181 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 25.12.2013 gününde verilen dilekçe ile mirasın hükmen reddi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacılar vekili, 06.01.2009 tarihinde vefat eden muris ..."nın terekesinin borca batık olduğunu beyanla mirasın hükmen reddini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, terekenin borca batıklığı nedenine dayanan mirasın hükmen reddinin tespite ilişkindir. (TMK M.605/2)
Davacılardan ... kendi adına asaleten 15.03.2000 doğumlu ... ve 01.04.2001 doğumlu ..."ya velayeten murisin ölümü tarihinde terekesinin borca batık olması sebebiyle mirasın hükmen reddinin tespitini talep etmiştir. Dava tarihi itibariyle davacılar ... ve ... velayet altında olup, reşit değildir. Velisinin hukuki yararı ile küçüklerin hukuki yararlarının çatışma ihtimali varsa ergin olmayan küçüğün kayyım ile temsil edilmesi gereklidir (TMK m. 426/2). Bu nedenle 15.03.2000 doğumlu ... ve 01.04.2001 doğumlu ..."ya kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, kayyımın gösterdiği delillerin toplanması gerekirken küçüklere kayyım tayin ettirilmeden işin esasının incelenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Kabule göre de; mahkemece eksik araştırma ve incelemeyle hüküm verilmiştir.
Murisin ölümü ile, tereke bütün aktif ve pasifi ile mirasçılarına geçer. Murisin vergi, prim vb. borçları da terekenin pasifi içerisinde olup terekeye
dahildir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden murisin ... "nin ortağı ve temsilcisi olduğu, borcun, murisin şahsi borcu değil, ortağı ve temsilcisi olduğu şirketin vergi borcundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 22.07.1998 tarihli 4369 sayılı Kanunla değişik 35. maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Aynı kanuna 25.05.1995 tarihli 4108 sayılı Kanunla ilave edilen mükerrer 35. madde hükmüne göre de tüzel kişilerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Şu halde açıklanan yasa hükümleri gereğince murisin; "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu şirketlerin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında" doğrudan doğruya; "temsilcisi" olarak da şahsi sorumluğu söz konusudur. Bu itibarla mahkemece uzman bilirkişi veya bilirkişiler eliyle murisin, "ortağı" ve "yasal temsilcisi" olduğu limited şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve murisin şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi, aksi halde murisin ölüm tarihi itibariyle tespit edilen terekesinin aktifinin borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırına iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.