Hukuk Genel Kurulu 2017/567 E. , 2020/965 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacının temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı 17.12.2014 havale tarihli dava dilekçesinde; New Holland bayii olan davalıdan 16.12.2013 tarihinde 40.000,00TL bedel ile traktör satın aldığını, 390 saat kullanımdan sonra motor bloğunun patlaması nedeniyle yetkili servis tarafından motor bloğunun değiştirildiğini, daha sonra vitesin geçmemesi nedeni ile kaza yaptığını ileri sürerek aracın ayıpsız misli ile değişimine, aksi hâlde ödediği bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiş; bozmadan sonra sunduğu 03.05.2016 tarihli dilekçeyle satış bedelinin, traktör için yapılan masrafların ve traktörün ayıplı olması nedeniyle görülen zararın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili 14.01.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin aynı zamanda yetkili servis hizmeti sağlayıcısı olduğunu, davacının bahsettiği motor bloğuna bağlı arızanın, vites ve direksiyon arızalarının garanti kapsamında giderildiğini, davacının yaptığı kazanın tamamen kendi kusurundan kaynaklandığını, kazadan sonra traktörde meydana gelen hasarın servis tarafından onarıldığını ancak 31.12.2014 tarihli fatura bedelinin, kasko şirketi tarafından davacının hesabına yatırılmış olmasına rağmen kendilerine ödenmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.2015 tarihli ve 2014/618 E., 2015/161 K. sayılı kararı ile; davacının duruşmada, motor bloğu arızasının giderilmesinden sonra 90 saat kadar traktörle çalıştığını, vitesini değiştirememesi nedeniyle kızaklama yaparak traktörü devirdiğini, 90 saatlik süre içerisinde vitese bağlı başkaca arıza yapmadığını beyan ettiği, 90 saat kadar çalıştıktan sonra meydana gelen kazanın herhangi bir tutanakla tespit edilmemesi nedeniyle kazanın davacının kusurundan da kaynaklanabileceği ve kendi kusuru ile meydana gelen hasarın davalıya yüklenemeyeceği, ayrıca 90 saat boyunca herhangi bir arızanın meydana gelmeyip daha sonra meydana gelmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.02.2016 tarihli ve 2015/29419 E., 2016/2282 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, davalıdan satın aldığı traktörün 390 saatte motor bloğunun patladığını, yetkili servis tarafından motor bloğunun değiştirilmesine rağmen vitesin geçmemesi nedeni ile kaza yaptığını, dava konusu traktörün ayıplı olduğunu ileri sürerek, traktörün ayıpsız misli ile değişimini, olmadığı takdirde ödediği bedelin iadesini istemiş, davalı davanın reddini dilemiş, mahkemece; motor bloğunun değiştirilmesinden sonra 90 saat boyunca dava konusu traktörde herhangi bir arızanın meydana gelmeyip, daha sonra meydana gelmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesi ile bilirkişi raporu aldırılmaksızın davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından 16.12.2013 tarihinde satın alınan traktörün, 23.06.2014, 01.09.2014, 08.09.2014 tarihli servis formlarına göre direksiyon müşürü, motor bloğu, mazot şamandra topu ve ileri geri vites piminin değiştirildiği, 31.12.2014 tarihli servis formuna göre de traktörün kazalı olarak servise geldiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken iş, servis formları ve davacının beyanları da dikkate alınarak, konusunda uzman ve tarafsız 3 kişilik heyetten oluşan bilirkişi raporu alınarak, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanziminin sağlanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.05.2016 tarihli ve 2016/130 E., 2016/268 K. sayılı kararı ile, önceki karar gerekçelerinin yanında, bozma ilâmında konusunda uzman tarafsız üç kişilik heyetten rapor aldırılması gerektiği bildirilmesine rağmen hangi hususta rapor aldırılacağının ve üç kişilik heyetten kastedilenin hangi bilirkişiler olduğunun belirtilmediği ve bilirkişiden rapor aldırılmasının gerekli görülmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, araçta bedel iadesini gerektirecek ayıbın bulunup bulunmadığına dair mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı, bilirkişi heyetinden rapor alınmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, dava dilekçesinin tüketici mahkemesi sıfatıyla verilmesi nedeniyle başlangıçta başvuru ve peşin harç yatırılmaması, davaya genel mahkemede devam edilmesine rağmen harcın tamamlatılması yoluna gidilmemesi ve 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 11 ve 30. maddeleri karşısında, mahkemece aynı Kanun’un 16. maddesine göre (1) sayılı tarifedeki nispi esas üzerinden harç hesaplanıp ikmal edilmeden eldeki davaya devam edilmesi olanağının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
13. Ön sorunun çözümünde konu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelere değinmekte yarar bulunmaktadır.
14. Yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK"nın 16.12.1983 tarihli ve 1983/5 E., 1983/6 K. sayılı kararı).
15. Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
16. Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun “Mükellef” başlığını taşıyan 11. maddesinde düzenlenmiş; bu madde ile genel olarak yargı harçlarının, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
17. Davanın açılmasına esas teşkil eden harç, başvurma harcı ile peşin karar ve ilâm harcıdır. 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 28. maddesine göre nispi harca tâbi davalarda nispi karar ve ilâm harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Kural olarak yargı harçlarının davanın açıldığı sırada ödenmesi gerekir. Harcı ödenmeyen dava dilekçesinin kabul edilip, mahkeme esas defterine kaydının yapılması hâlinde anılan Kanun’un 30 ve 32. maddeleri gereğince ödenmesi gereken harç miktarının belirlenerek uygun bir sürede ödenmesi talep edilmelidir.
18. Alacak davası genel hükümlere tabi olduğundan 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 16. maddesine göre (1) sayılı tarifedeki nispi esas üzerinden harca tabidir. Dava değerine göre hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının 1/4"ü anılan Kanun’un 28. maddesi uyarınca peşin olarak alındıktan sonra yargılamaya devam olunur. Yargılama tamamlanıp davanın kabulüne karar verilirse, davada haksız çıkan taraftan eksik kalan karar ve ilâm harcının alınması; davanın reddine karar verilirse alınması gereken harçların mahsubu yapıldıktan sonra kalan harcın yatırana iadesi gerekir.
19. 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 30. maddesinde dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı belirtildiğine göre anılan harçlar ilgilisince ödenmedikçe davaya devam edilmesi olanağından söz edilemez.
20. Eldeki davada dava dilekçesi “tüketici mahkemesi sıfatıyla” açıklamasıyla kaleme alınmış ve bu doğrultuda hiç harç yatırılmamış; 18.02.2015 tarihli celsede görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilerek yargılamaya bu şekilde devam edildiği belirtilmesine rağmen, başvuru harcı ve nispi esas üzerinden harç ikmal edilmeden işin esası hakkında karar verilmiştir.
21. Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler göz ardı edilerek, eksik harç tamamlatılmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
22. Buna göre, mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa genel hükümlere tâbi alacak istemine konu dava değeri olan 40.000,00TL üzerinden hesaplanacak eksik peşin harcın ve başvuru harcının tamamlanması için bir sonraki celseye kadar usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu sürede harç tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek işin esasına girilmesi, tamamlanmazsa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılması, süresi içerisinde harç tamamlanarak dosya yenilenmez ise de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği göz önünde bulundurularak sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır.
23. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli ve 2017/1-1201 E., 2017/716 K. ; 09.06.2020 tarihli ve 2017/8-1871 E., 2020/366 K. sayılı kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
24. Diğer taraftan, dava tarihi 17.12.2014 iken direnme kararında 24.03.2016 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir bir hata olarak kabul edilmiş, bozma nedeni yapılmamıştır.
25. Hâl böyle olunca, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyizinin kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.