1. Hukuk Dairesi 2019/2056 E. , 2021/1417 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurunun kabulü ile karar kaldırılarak iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, feri müdahilin istinaf başvurunun usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.03.2021 Perşembe günü saat 10.50"de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, oğlu davalı ..."ın taşınmaz alacağından bahisle kendisini kandırmak suretiyle vekaletname aldığını, maliki olduğu 369 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 2 nolu bağımsız bölümleri düşük bedelle davalıya devrettiğini, davalıların fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek zarara uğrattıklarını, taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, herhangi bir ödeme de yapılmadığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile üzerine konulan takyidatlardan ari olarak adına tescile, olmazsa bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., diğer davalı ..."tan üç adet daire satın aldığını, bedellerini ödediğini, dava dışı aynı yer 4 nolu bağımsız bölümü mortgage kredisi ile 145.000,00TL bedel ile satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, davalı ... cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
...Bankası ... vekili 27.02.2018 tarihli dilekçe ile, dava konusu taşınmazlarda lehine ipotek tesis edildiğini, müdahale talebinin kabulüne, taşınmazlardaki tedbirin kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, sûbut bulan davanın kabulüne karar verilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurunun kabulü ile karar kaldırılarak iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, feri müdahilin istinaf başvurunun usulden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının ... 1. Noterliği 24.11.2015 tarih 8158 yevmiye numaralı vekaletname ile taşınmaz alımı, satışı ve satış bedellerinin tahsiline ilişkin olarak davalı oğlu ...’ı vekil tayin ettiği, davalı ...’ın vekil sıfatıyla dava konusu 369 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan davacı adına kayıtlı 1 ve 2 nolu bağımsız bölümleri toplam 24.000TL bedelle davalı ...’a devrettiği, aynı gün davalı ...’ın yetkilisi sıfatıyla hareket ettiği ...Gıda Otomotiv Nakliyat Petrol Turizm ... Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti. şirketinin maliki olduğu dava konusu yerdeki 4 nolu bağımsız bölümünde 145.000TL bedelle Denizbank konut kredisi ile Şennur’a devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davalı ...’ın ... 7. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/278 Esas sayılı dosyasında tanık olarak dinlendiği, duruşmadaki beyanında dava konusu taşınmaz bedellerini davalı ...’dan alamadığını, emanet olarak davalı ...’un üç adet aracına el konulduğunu beyan ettiği, davalı ...’un satış bedelini ödediğini usulünce ispat edemediği, taşınmazların bedelsiz olarak davalıya devredildiği, davalılar arasındaki alım-satım ilişkisi, davalı ...’ın ortağı ve yetkilisi olduğu şirkete ait 4 nolu bağımsız bölümün mortgage kredisi ile satılması olguları birlikte değerlendirildiğinde, davalıların birbirlerini tanıdıkları, el ve iş birliği içinde oldukları dosya kapsamı ile sabittir.
Hal böyle onunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.