21. Hukuk Dairesi 2018/4833 E. , 2019/2248 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 10/10/1998 olduğunun ve davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
Dava, davacının 10/10/1998 ile 28/02/2004 tarihleri arasında davalı işyerinde yılın 9 ayı aralıksız çalıştığının tespiti ile sigortalılık başlangıç tarihinin 10/10/1998 olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece 04/04/2013 tarihli 2010/126 Esas,2013/172 Karar sayılı karar ile , ‘davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacı ..."ın davalı ... Tarım Ürünleri İth. İhr. San. Ve Tic. A.Ş."ye ait işyerinde 01/02/1999-28/02/2004 tarihleri arasında 1174 gün çalıştığının, bu çalışmasının 202 gününün SGK"ya bildirilmediğinin tespiti ile sigorta başlangıç tarihinin 01/02/1999 olarak belirlenmesine’ hükmedilmiş, kararın ,davalı Kurum ve davalı ... AŞ vekilince temyizi üzerine , Dairemizin 15/05/2014 tarihli 2013/13196 E.2014/11053 K. sayılı ilamı ile karar bozulmuştur. Bozmaya uyan Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda ‘davanın kabulü ile, davacı ..."ın davalı işveren ... Tarım Ür. İth. İhr. San. Tic. A.Ş"ye ait ... SGK İl Müdürlüğünde 1029365.45.01 işyeri sicil sayılı dosyada işlem gören üzüm işletmesi işyerinde 01/02/1999-28/02/2004 tarihleri arasında toplam 1502 gün çalıştığı ve bu çalışmalarının 972 gününün SGK"ya bildirildiği 530 gününün SGK"ya bildirilmediği, bildirimi yapılmayan dönemlerde o günlerin asgari ücretini aldığının tespitine’ karar verilmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Somut olayda, Mahkemece verilen ilk karar, davacı tarafça temyiz edilmemiş , davalılar tarafından temyiz edilmiş olup, Dairemizin 15/05/2014 tarihli 2013/13196 E.2014/11053 K. sayılı ilamı ile davalılar yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu kapsamda da davacının davalıya ait işyerinde çalıştığının tespitine karar verilen dönem bakımından Kuruma bildirilmeyen gün sayısı ilk kararda 202 gün olarak tespit edildiğinden,ilk kararda hüküm altına alınandan daha fazlasına karar verilemeyeceği açıktır.O halde davalı Kurumun bu hususları içeren temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.