(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/28324 E. , 2020/6869 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 05.03.2002-15.10.2014 tarihleri arasında davalı ..."na bağlı ... Devlet Hastanesi"nde aralıksız olarak çalıştığını, temizlik görevlisi olarak işe alınmasına rağmen endoskopi ve kronoskopi işlerinde görevlendirildiğini, izne ayrılan hemşirelerin yerine acil serviste de görev yaptığını, tatil günlerinde çalışmaya devam ettiğini, yıllık izinlerini kullanamadığını, ücretinin ödenmemesi nedeniyle iş akdini haklı sebeple feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ile asgari geçim indirimi alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevaplarının Özeti:
Davalı Sağlık Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacı ile aralarında akdedilmiş bir iş sözleşmesi bulunmadığını ve davacının müvekkili idarenin işçisi olmadığını, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, diğer davalılar ile aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... Turz. İnş. .... Nak. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davada taraf olma sıfatları olmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, hak etmiş olduğu tüm alacakların davacıya ödendiğini, fazla çalışma ve tatil günlerinde çalışma yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, herkesin her gün çalışmasının mümkün olmadığını belirterek devanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... İnş. .... Gıda. San. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacakların belirli olması nedeniyle belirsiz alacak davası açılamayacağını, alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının temizlik işçisi olarak işe alındıktan sonra çalışma şartları daha iyi olan bir bölümde kendi isteği ile çalıştığını, hastanenin yeni binaya taşınmasından davacının temizlik işinde çalıştırıldığını ve davacının bir süre işe devam etmediğini, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenlerle sona erdirildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalı Sağlık Bakanlığı’nın sebepleri bildirilmeyen temyiz itirazları ile, davalı ... Turz. İnş. .... Nak. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. ile davalı ... İnş. .... Gıda. San. Tic. Ltd. Şti.’nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlık davalıların zamanaşımına savunmasına değer verilip verilmeyeceği konusundadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, gerek İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.
Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanunu"nun; 5. maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28. maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.
Bu noktada, zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumu ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarihtir.
Zamanaşımı, harekete geçememek, istemde bulunamamak durumunda bulunan kimsenin aleyhine işlemez. Bir hakkın, bu bağlamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması hakkın istenmesini ve elde edilmesini güçleştirir, hatta olanaksız kılar.
Kanundaki zamanaşımı süreleri, Borçlar Kanunu"nun 127. maddesi (6098 sayılı TBK 148) gereğince tarafların iradeleri ile değiştirilemez.
Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. (BK. m. 128). Borçlar Kanunu"nun 101. maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 128. maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir. Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151. maddesinde yer almaktadır.
Borçlar Kanunu"nun 133/2 maddesi (6098 Sayılı TBK 154/2) hükmü uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Zamanaşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut olayda, Mahkemece davalı ... İnş. .... Gıda. San. Tic. Ltd. Şti.’nin yasal süresi içerisinde ileri sürmediği zamanaaşımı savunmasına itibar edilmemesi isabetli olmuştur. Ancak dosya içeriğinden, davalı ... Turz. İnş. .... Nak. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunduğu, bunun üzerine düzenlenen bilirkişi ek raporunda anılan davalı yönünden sorumlu olacağı alacakların ayrıca hesaplandığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili de, 30.11.2015 tarihli ıslah dilekçesinde bu davalı yönünden zamanaşımı savunması değerlendirilerek yapılan hesaplama doğrultusunda ıslah talebinde bulunmuştur. Buna rağmen davalı ... Turz. İnş. .... Nak. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin süresi içerisinde sunduğu zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden, davacının bu davalı yönünden dava ve ıslah dilekçesindeki taleplerini de aşar mahiyette karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
3- Taraflar arasında bir diğer uyuşmazlık konusu da davacının asgari geçim indirimi alacağının doğru hesaplanıp hesaplanmadığı hususundadır.
Dava konusu asgari geçim indirimi alacağının hesabına ilişkin olarak Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının evli olup olmadığı, çocuğu olup olmadığı ve varsa kaç çocuğu olduğunun araştırılmadığı, dava dilekçesindeki açıklamaların doğru olduğu varsayımıyla evli ve 4 çocuklu olduğu kabul edilerek hesaplama yapılması karşısında, bu hususlar araştırılıp belgelendirilmeden eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması isabetsizdir.
Ayrıca dosya içeriğindeki bir kısım ücret bordrolarında, asgari geçim indirimi tahakkukların yer aldığı görülmektedir. Davacıya yapılan maaş ödemelerini içerir banka hesap kayıtlarının da celp edilmesine rağmen değerlendirilmedikleri anlaşılmaktadır. Dosya içeriğinde yer alan söz konusu belgeler incelenmeden sonuca gidilmesi de doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken, dosyada yer alan bordrolarda asgari geçim indirimine ilişkin tahakkukların değerlendirilip, banka kayıtları ile davacıya asgari geçim indiriminin ödenip ödenmediği yönünde tespit yapılarak sonucuna göre davacının bordro sunulmayan ve ödeme yapıldığı ispat edilemeyen çalışma süresine göre asgari geçim indirim alacağı hakkında bir karar verilmesidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
4-Davacının yıllık izin ücreti alacağı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.
Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işyerinde 8 yılı aşkın çalışması olduğu tespit edilen davacının tüm çalışma süresi boyunca hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 130 gün olduğu belirlenmiş, Mahkemece bu süre zarfında hiç yıllık izin kullanmadığının kabulü ile yapılan hesaplama dikkate alınarak karar verilmiştir. Ancak Dairemizce, davacının iddia ettiği süre boyunca hiç yıllık izin kullanmadan çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu değerlendirilmiştir. Ne var ki, Mahkemece davacı asilin dinlenilerek bu konuda beyanının alınmadığı görülmektedir. Bu itibarla, ilgili Kanunun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; Mahkemece, davacı asil çağrılarak çalışma süresi boyunca yıllık izin kullanıp kullanmadığı, kullanmış ise kaç gün yıllık ücretli izin kullandığı konularındaki beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 16.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.