11. Hukuk Dairesi 2015/11791 E. , 2016/5632 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/01/2015 tarih ve 2013/149-2015/24 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24.05.2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket adına tescilli bulunan “...” ve “...” ibareli markaların davalı tarafından ticari gaye ile kullanıldığını ve haksız kazanç elde edildiğini ileri sürerek, davalının eyleminin haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz ettiğinin tespiti ile, davalının bu markaları kullanmak suretiyle elde ettiği gelir üzerinden hesaplanmak üzere KHK"nın 66/2-b maddesi uyarınca belirlenecek maddi ve manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, marka başvurusunun reddi üzerine bu markaları kullanıma son verildiğini, başvurunun tescil edileceği inancı ile sınırlı üretim yapıldığını, davacının markasının bilinen bir marka olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının kullanımlarının davacının marka hakkının ihlali niteliğinde bulunduğu, davalının davacının markasını kullanımı nedeniyle 68.893,53 TL net kar elde ettiği, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu, bu nedenle makul bir payın daha yoksun kalınan kara eklenmesi ve bunun %10 oranında olması gerektiği gerekçesiyle davalının “...” veya “...” ibaresini çikolata ürünlerinde kullanımının davacı adına tescilli markalara tecavüz ettiğinin ve davalının eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile meni ve refine, 5.000 TL manevi tazminat ile 68.893,53 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, davalının eylemlerinin haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz ettiğinin tespiti ile davalının bu markaları kullanmak suretiyle elde ettiği gelir üzerinden hesaplanmak üzere 556 sayılı KHK"nın 66/2-b maddesi uyarınca belirlenecek maddi ve manevi tazminatın tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişiler kök raporlarında, davacıya ait markanın davalının karına olan etkisini %2 olarak değerlendirilmiş, davalının 2009, 2010 ve 2011 yıllarında yaptığı satışlar üzerinden, yıllara göre ayrı ayrı belirlenen kar üzerinden tutarlar belirlenmiştir. Bu yıllarda yapılan toplam satış 292.403,13 TL olarak belirlenmiş, bu fiyatın kar oranı bulunmuş, bu karın da %2"si hesaplanmış ve sonuçta 262.60 TL bulunmuştur. Ayrıca KHK"nın 67. maddesi uyarınca da makul bir pay ilavesi gerektiği ve bunun %10 olabileceği belirtilmiştir. Bilirkişiler düzenledikleri 2. ek raporda da, davalının bu tarihlerdeki net satışlarının 32.712 kg olduğunu, davalı defterlerine göre değişken maliyetlerin 6, 6.55 ve 7.40 TL olduğu, birim satış tutarlarının ise 7.64, 8.61 ve 9.65 TL olduğu, aradaki farkların kar olduğu, bunun da 68.893,53 TL olduğu belirlemişlerdir. Mahkemece bilirkişiler tarafından düzenlenen ikinci ek rapora göre hüküm kurulmuş, birinci raporda belirtilen %10 pay da dikkate alınmıştır.
Oysa mahkemece hükme esas alınan ek raporda belirlenen değişken maliyetlerin nasıl hesaplandığı raporda açıklanmadığı gibi, kök raporda belirlendiği şekilde markanın davalının karına olan etkisi de tartışılmamış, ilk raporda belirlenen hesaplama ilkelerine bu raporda yer verilmemiş ve asıl rapor ile ek rapor arasında açık mübayenet oluşmuştur.
Bu itibarla mahkemece, bilirkişilerin kök raporlarında belirlediği üzere, davalının elde ettiği karın tamamının davacının markalarına tecavüz oluşturan fiilin neticesinde elde etmediği, yani davalının başka marka adı altında üretim yapmış olsaydı belirli bir miktar kar elde etmesinin muhtemel olacağı, kar elde edilmesinde sermaye, amortisman, mal üretim, satış ve pazarlama ağı, personel politikası, eğitime verilen önem, istihtamın niteliği, faaliyet gösterilen yerin niteliği, reklam politikası, davalının bir çok üretim çeşidinin bulunması gibi ana marka olan anı markasının da kara etkili faktörlerden bulunduğu gözetilmek suretiyle raporlar arası oluşan bu çelişkinin giderilmesinin ardından hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenle davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.