(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/30093 E. , 2020/6861 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde 01.01.1996 tarihinde çalışmaya başladığını, usta sıfatıyla çalıştığını, 30.07.2010 tarihinde davalı işveren tarafından haksız olarak işten çıkartıldığını, davacının çalışma süresi boyunca iş kanununun kendisine yüklemiş olduğu tüm sorumlulukları eksiksiz yerine getirdiğini, fazla mesai yaparak çalıştığını, ancak karşılığının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı ve fazla mesai alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıpranma payı gibi haklarından dolayı nakden ödeme yapıldığını, davacının fazla çalışma yapmadığı gibi yıllık izinlerini de kullandığını, müvekkilini ibra ettiğini, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasında davacıya ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8.maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Her ne kadar dosya içerisinde davacının imzasına havi 30.07.2010 tarihli “İbraname ve Feragatname” başlıklı belge yer almakta ise de mahkemece anılan belge makbuz hükmünde değerlendirilmiş, ibraname kapsamındaki fazla mesai alacağı tanık beyanlarına göre ayrıca değerlendirilerek ayrıca hüküm altına alınmıştır. Davalının bu kabule bir itirazı yoktur.
Somut uyuşmazlıkta, davacı dava dilekçesinde, davalı işyerinde ustabaşı olarak, asgari ücretin daha fazlası ücretle çalıştığını iddia etmiş, davalı ise davacının ücretinin bordroda görünen kadar olduğunu ve asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Dosya kapsamına göre, dinlenilen taraf tanıklarının davacının ücreti konusunda herhangi bir beyanda bulunmadıkları, dava dilekçesi ekinde yer alan 2009 yılı aralık ayına ait ücret bordrosunda ise, davacının ücretinin dönem asgari ücretinin üzerinde 970,50 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacının asgari ücretten fazla ücret aldığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle asgari ücrete göre belirlenen alacak hesabı hüküm altına alınmış, kıdem ve ihbar tazminatları ise bu bedel üzerinden ödendiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Ancak varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Taraflar arasında ücret konusunda uyuşmazlık bulunmasına rağmen mahkemece ücret araştırması yapılmadan sonuca gidilmesi isabetli görülmemiştir. Yapılması gereken iş, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından ve ... Kurumu kazanç sorgulama ekranından emsal ücretin ne olabileceğinin araştırılması ve sonucuna göre dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesidir. Mahkemece eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
2- Öte yandan, mahkemece hüküm altına alınan alacakların “net” mi yoksa “brüt” tutarlar mı olduğunun hüküm yerinde açıkça belirtilmemesi de infazda tereddüt yaratır mahiyette bulunmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.