23. Hukuk Dairesi 2014/3618 E. , 2014/3872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/10/2008
NUMARASI : 2006/19-2008/234
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalı yüklenici kooperatif arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı kooperatifin inşaatı süresinde yapmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere sözleşmeyle müvekkiline verilecek olan üç dairenin bedeli 120.000,00 TL ile her bir daire için ayrı ayrı olmak üzere teslim tarihinden itibaren hesaplanacak kira tazminatı 44.100,00 TL olmak üzere toplam 164.100,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; birleşen davada ise, fazlaya dair haklarını saklı tutmuş olduğundan müspet zararı olan üç daire için 105.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davaya konu taşınmazın çok hissedarlı kadastro sonucu oluşmuş çok büyük bir parsel olduğu, parselle ilgili imar uygulamasının bulunmadığı, bu taşınmazlarda hissedarlardan birinin yaptığı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre ruhsat alınarak inşaat yapılmasının İmar Kanunu"na göre mümkün bulunmadığı, sözleşmenin ifasında kanuni imkânsızlık bulunması ve İmar Yasası"nın kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle sözleşmenin B.K."nın 20. maddesi uyarınca batıl olduğu, baştan itibaren geçersiz olan bu sözleşme dolayısıyla herkesin verdiğini geri isteyebileceği, ancak geçersiz sözleşmeye dayanılarak kira alacağının ya da müspet zararın tazminin talep edilemeyeceği, davacı tarafça sözleşmeye göre verilmiş bulunan taşınmazın ya da bedelinin de talep edilmediği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Asıl ve birleşen dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca daire bedeli ve kira tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin başlangıçtan itibaren geçersiz olduğu, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak davacının müspet zarar talebinde bulunamayacağı isabetli olarak tespit edilmiştir. Sözleşmenin geçersizliği durumunda taraflar, sözleşmenin ifasını isteyemez ve birbirlerini ifaya zorlayamazlar. Geçersiz sözleşmeye dayanarak, birbirlerinden
müsbet zararlarını ve menfi zararlarını talep edemezler, ancak, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak, birbirlerine verdiklerini talep edebilirler. Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK"nın 61/2. maddesinde (TBK 77.) bu kural "...muteber olmayan... Bir sebebe istinaden ahzolunan şeyin iadesi lazımdır." şeklinde ifade edilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekilince 30.10.2008 tarihli son oturumda, müspet zararın tazmini, mümkün olmadığı takdirde arsa değeri üzerinden tazminata hükmedilmesinin talep edildiği anlaşılmış olup, bu talep, başlangıçtaki talebe terditli talep eklenmesi, yani maddi vakıanın değiştirilmesi, diğer anlatımla kısmi ıslah anlamındadır. HUMK"nın 74,75 ve 76. (HMK"nın 24/1,25,26.) maddeleri ve 04.06.1958 tarih ve 15/6 sayılı İBK uyarınca hukuki nitelendirme hakime ait olup, hakim tarafların dayandıkları maddi vakalarla ve bunlara bağlı talep sonucu ile bağlı ise de, tarafların hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmadığından, ıslahın konusu da dava sebebi olan maddi vakalar olup, hukuki sebepler ıslaha konu edilemezler. Bu durumda mahkemece, ıslahın yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan HUMK"nın 83. vd. maddelerindeki ıslah hükümleri gözönünde bulundurularak, usuli işlemlerin tamamlanması ve davacı arsa sahibinin sözleşmeden hemen sonra taşınmazdaki payını davalı yükleniciye devretmiş olduğu da gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sözlü ıslah yapıldığı gözardı edilerek, ıslah üzerinde durulmadan, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Öte yandan, harç yatırılarak açılmış davalar, daha sonra birleştirilseler ve tahkikat aşaması ortak olsa da, esas itibariyle bağımsızlıklarını korurlar. Karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK"nın 388.(HMK"nın 297/2.) madde hükmü uyarınca taleplerin her biri hakkında hüküm verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, asıl ve birleşen davadaki talepler hakkında ayrı ayrı hüküm tesisi gerekirken, hükmün gerekçesinden asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de, birleşen dava yönünden hüküm kurulmaması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, asıl ve birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.