17. Hukuk Dairesi 2016/3059 E. , 2018/11954 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın sigorta şirketi yönünden kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 01.04.2005 tarihinde, davacının yolda levha tamiri yaptığı esnada, davalıların işleten, sürücü ve trafik sigortacısı oldukları aracın, dava dışı araca arkadan çarpması sonucu davacının el ve parmağından yaralandığını, sakat kaldığını belirterek, işleten ve sürücü olan davalılardan 15.000,00 TL manevi, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile tüm davalılardan 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi (sigorta şirketi yönünden ticari faiz) ile müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... ve ... vekili zamanaşımı defi ile birlikte davanın reddini savunmuş, davalı ... şirketi sigortalının kusuru oranında sorumlu olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ...."den alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davaya konu aracın hususi araç olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, trafik kazasında yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2-818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK"nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK"nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK"nun 60. ve 2918 sayılı KTK"nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu trafik kazası 01.04.2005 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacı dışında bir kişinin daha yaralandığı ve iki ölümün olduğu olayda ceza zamanaşımı süresi 765 Sayılı TCK"nın 455/2 ve 102/3 maddelerine göre 10 yıl olup, dava 28.04.2010 tarihinde açıldığından uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmamıştır.
Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle, sigorta şirketi dışındaki davalılar yönünden de maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında bir karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde sadece davacının yaralanması dikkate alınarak uzamış ceza zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunun kabulü ile gerçek kişi davalılar yönünden yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Davacı vekilinin dava dilekçesinde davalı ... şirketinden manevi tazminat talebinde bulunmadığı anlaşılmakla, bu davalı yönünden manevi tazminat talebi reddedilerek, lehine vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 10/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.