20. Hukuk Dairesi 2016/2489 E. , 2017/10598 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, ...(Kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Eski ünvanı ... İnş. Tur. Yön. Hizm. Tic. San. A.Ş. olan müvekkili şirketin 13/12/2001 tarihinde... ili, ... ilçesi, ... köyü 245 ada 72, 73, 74, 75 ve 76 parsel sayılı taşınmazları tapu kaydındaki özelliklerine güvenerek dava dışı 3. şahıslardan bedellerini ödeyerek satın aldığını, satın alma tarihinden bir yıl sonra ... tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesine müvekkili şirket aleyhine dava açılarak taşınmazların taşlık ve kayalık vasfında olduğu, kadastro çalışmaları sırasında hatalı olarak özel kişiler adına tescil edildiği iddiası ile tapu kaydının iptali ve ... adına tescil talep edildiğini, yapılan yargılama sonunda mahkemenin 14/02/2005 tarih ve 2004/18 Esas, 2005/116 Karar sayılı kararıyla müvekkili şirket adına olan tapu kayıtlarının iptali ile ... adına tesciline karar verildiğini, kararın 09/11/2006 tarihinde kesinleştiğini, müvekkili şirketin devlet tarafından tutulan kayıtlara güvenerek dava konusu taşınmazları satın aldığını, taşınmazların hatalı olarak tapuya tescil edilmesinin devletin kusurlu işlemleri nedeniyle olduğunu, müvekkili şirketin devlet tarafından oluşturulan tapu kaydına güvenerek 13/12/2001 tarihinde dava konusu taşınmazları toplam 209.136,78.-TL ödeyerek satın aldığını davalının hatalı işlemleri nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı 212.783,19.-TL zararın 13/12/2001 tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacının davasının kabulüne, 193760,85.-TL tazminatın 13.12.2001 tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10.03.2014 tarih, 2013/21531-2014/6401 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK" nun 1007. maddesi uyarınca tazmini için açılan davada, davacının uğradığı gerçek zararın tespiti esastır.
Bu itibarla, mahkemece öncelikle taşınmazın arsa mı yoksa arazi vasfında mı olduğu belirlenip, refakate resen alınacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, arsa ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi ise gelir metoduna göre değerinin tespiti için bilirkişi kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, ayrıca davacı taraf, davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinin doğru olmadığı”gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu taleple bağlı kalınarak, 212.783,19.-TL"nin dava tarihi olan 15/11/2011 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 2001 yılında satın almak suretiyle iktisap ettiği taşınmazların tapu kaydının ... tarafından açılan dava sonucu ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/18-2004/116 sayılı kararı ile taşınmazların taşlık ve çalılık olması nedeni ile tapularının iptaline ve ... adına tesciline karar verildiği kararın 09/11/2006 tarihinde kesinleştiği, davacının da tapularının iptal edilmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için 15/11/2011 tarihinde işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; özel mülkiyete konu olamayacak nitelikteki taşınmazlar için tapu kütüğünün davacı adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır. Tapusu iptal edilen taşınmazın arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihini esas alarak kuru tarım arazisi niteliğinde olan taşınmazlara %10 kapitilizasyon faiz oranı uygulanmak sureti ile değer belirlemesi yapan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulması doğru değildir.
O halde, çekişmeli taşınmazlar arazi niteliğinde olduğundan çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra konunun uzmanı bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, bitki örtüsü, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazilerin toprak ve topoğrafik yapıları ve bölgelerindeki konumları gözetilerek tarla niteliği itibariyle çevredeki ekilebilir ürünler araştırılıp elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle tespit edilmesi, tapu iptali ve tescil davalarında verilen kararın kesinleştiği tarihteki gerçek değerlerinin hesaplattırılması, ilçe tarım müdürlüğünden getirilecek yörede yetişen münavebe ürünlerine ilişkin üretim gelir ve giderlerini gösteren tablo ile bilirkişi raporu denetlenerek gerçek zararının saptanması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 14/12/2017 günü oy birliği ile karar verildi.