8. Hukuk Dairesi 2013/2606 E. , 2014/221 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yıldızeli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/05/2012
NUMARASI : 2010/244-2012/190
V.. P.. ve dahili davacı N.. P.. ile D.. P.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Yıldızeli Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 02.05.2012 gün ve 244/190 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı ve dahili davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde özetle; kadastro çalışmalarında dava konusu 103 ada 7 nolu parselin davalı adına tespit ve tescil edildiğini, ne var ki, bu parsel içerisindeki ahşap evin kendi babası tarafından yapıldığını, ölümü ile mirasçılarına kaldığını, yapılan taksim sonucunda kendisi ve dava dışı kardeşi Nazım’a isabet ettiğini, bu yerin 1978 yılından beri babası ve kendilerinin tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kendisi ve dava dışı kardeşi adına eşit paylarla tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
N.. P.. 22.05.2008 tarihli dilekçeyle davaya davacı yanında katılmak talebinde bulunmuş ve dava konusu yerin ½ payının kendi adına iptal ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf kadastro tespitinin doğru olduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “…davanın tapu iptal ve tescil davası olmadığı, davanın mülkiyetin tespitine yönelik olduğu, bu nedenle de yapılan keşiflerin dava süresince yapılan işlemlerin yanlış olduğu, davanın seyrinin yanlış gittiği, davanın mülkiyetin tespitine yönelik açılması gerektiği anlaşıldığından…” davacıların davasının reddine karar verilmiştir.
Hüküm, süresi içerisinde davacı ve dahili davacının birlikte imzaladıkları dilekçelerinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu 103 ada 7 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağı getirilmiştir. Senetsizden, ahşap ev, ahır ve arsa niteliğiyle 1195,81 m2 olarak 14.11.2005 tarihinde tam mülkiyet üzere S. oğlu D.. P.. (davalı kişi) adına tespit görmüş ve itirazsız olarak 31.01.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Çap kaydı 20.05.2008 tarihi itibariyle halen davalı kişi adınadır. 103 ada 6 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağının onaylı fotokopisi dosyadadır. Belgesizden arsa niteliğiyle 121.38 m2 olarak 14.11.2005 tarihinde tam mülkiyet üzere S. oğlu D.. P.. adına tespit görmüş ve itirazsız olarak 31.01.2006 tarihinde kesinleşmiştir. 24.07.2009 tarihi itibariyle bu yerin de çap kaydı davalı adınadır. Nüfus aile kayıt tabloları dosya içerisindedir. 21.06.2010 tarihinde kesif yapılmıştır. 1930, 1938 ve 1939 doğumlu mahalli bilirkişiler ayrı ayrı dinlenmiştir. Ortak beyanlarında: davacı ile davalının babalarının kardeş olduğunu, her ikisinin aynı evde yaşadıklarını, 103 ada 6 nolu parsel üzerindeki binanın davacının babası Cemal tarafından yapıldığını ve bu kişinin zemine sahip çıktığını, ölümünden sonrada davacı ve dahili davacının kullandıklarını, davalının babası Salim’in ise, diğer arsaya ev yaptığını, o şekilde kullanmaya başladığını, şimdide o evi davalının kullanmakta olduğunu, söylemişlerdir. 1938 ve 1952 doğumlu tespit bilirkişileri de yerel bilirkişilerin beyanlarını doğrular biçimde açıklamalarda bulunmuşlardır. Buna göre, davacının babası Cemal’in 6 nolu parsele davalının babası Salim’in 7 nolu parsele ayrı ayrı ev yaparak en az 20 yılı aşkın süreden beri kullandıklarını açıklamışlardır. Dinlenen taraf tanıkları da bu mealde beyanda bulunmuşlardır. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir.
Uyuşmazlık, kadastro tespitinde tam mülkiyet üzere davalı adına tespit ve tescilleri yapılan 103 ada 6 ve 7 nolu parsellerden 103 ada 6 nolu parsel üzerine davacının babası tarafından 1978"li yıllarda yapıldığı söylenen inşaat nedeniyle eylemli kullanılan ve eklemeli zilyetlik dikkate alınarak iptal ve tescil kararı verilip verilmeyeceğinde toplanmaktadır. Ne var ki, yerel mahkeme tarafların iddia ve savunmalarını somut olayı yanlış yorumlayarak karar yerinde yazılı olan ve dosyayla örtüşmeyen kararı vermiştir.
Hal böyle olunca, dosyadaki tüm deliller, özellikle keşif zabtındaki yerel bilirkişi, tespit bilirkişi ve taraf tanıklarının beyanları bir bütün olarak değerlendirilerek davacı ve katılan davacı yönünden davanın iptal ve tescil davası olarak değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı ve dahili davacıya iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.