8. Hukuk Dairesi 2013/3352 E. , 2014/220 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/02/2011
NUMARASI : 2011/123-2011/83
N.. K.. ile Ö.. K.. ve müşterekleri aralarındaki mülkiyet davasının yapılan yargılamasında Mahkemenin görevsizliğine dair Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi"nden verilen 04.02.2011 gün ve 123/83 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, vekil edeninin eşi ve tarafların murisi C. S. K.’nın 21.08.2010 tarihinde öldüğünü, K. B. mevkiindeki 13978 sayılı parseldeki binanın .. numaralı bağımsız bölümünün aile konutu olduğunu, ayrıca, muris adına tapuda kayıtlı aynı yerdeki 13976 nolu parseldeki ..numaralı bir başka meskenin daha bulunduğunu açıklayarak vekil edenine bu taşınmazlar (meskenler) üzerinde miras ve paylaşımdan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmez ise bedeli eklenmek suretiyle mülkiyet hakkı tanınmasını istemiştir.
Mahkemece, davanın niteliği itibari ile hukuki dayanağının TMK’nun 1. Kitap 1. Kısım 4. Bölüm ve 4. ayrımda yer alan 255. maddesine dayalı olduğu gerekçesi ile Mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili o yer Nöbetçi Aile Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Hüküm davacı vekili tarafından dilekçesinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere ve kural olarak; eşlerden birinin ölümü halinde sağ kalan eş tereke malları arasındaki ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları bir konut var ise, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Kaldı ki, TMK"nun 652. maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, mümkün değil ise satış yolu ile paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh Hukuk Mahkemesi"nden isteyebilir. Kaldı ki, taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Dava dilekçesindeki açıklamalara göre; davacı vekilinin talebinin sağ kalan eşin miras payı karşılığında dava konusu taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. TMK’nun 255.maddesi eşler arasında paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ile ilgili olup tasfiyeden kaynaklanan alacağa mahsuben mülkiyet hakkının tanınmasına ilişkindir. Benzer hüküm, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi açısından TMK’nun 240.maddesinde “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle mülkiyet, intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir...” şeklinde düzenlenmiştir. Ne varki dosyadaki duruşma tutanakları, dava dilekçesi ve öteki belgelerden davacı ile ölen eşi arasında paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin geçerli olup olmadığı belli olmadığı gibi davacı vekilinin mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle katılma alacağına mahsuben mülkiyet hakkı tanınması isteğinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece davacının talebinin TMK’nun 652.maddesine dayanılarak açıldığı ve dosyada yargılama yapma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesi"nin görev alanında kaldığı dikkate alınmadan hatalı nitelendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 14.01.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, katılma alacağına mahsup edilmek ve yetmez ise bir bedel eklenmek suretiyle TMK"nun 240. maddesi uyarınca açılan mülkiyet hakkının tanınması isteğine ilişkindir.
Yerel mahkemece, “…davanın hukuki dayanağının TMK.nun 255. maddesi olup, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görevi ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun"un 4. maddesi uyarınca görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi Aile Mahkemesi"ne gönderilmesine” karar verilmesi ve hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine değerli Daire çoğunluğunca davanın TMK.nun 652. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken dava olduğunu, bu nedenle görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olması gerektiğini gerekçe göstermek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinin 4. paragrafında aynen; “… müvekkilime bu taşınmazlar üzerinde miras ve paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkının tanınması için iş bu davayı açmış bulunduklarını…” açıkladığına göre, davanın niteliği itibariyle TMK.nun 240/1-3. madde ve fıkraları gereğince konut üzerinde mülkiyet hakkının tanınması isteğine ilişkin olduğunun kabulü gerekir.
HMK.nun 26, 25, 31 ve 33. maddeleri gereğince maddi olayları ileri sürmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime (mahkemeye) aittir. Bu nedenle davacı vekilinin dava dilekçesinde hukuki dayanak olarak gösterildiği TMK.nun 255 ve temyiz dilekçesinde açıkladığı TMK.nun 652. maddesi hukuki nitelendirme bakımından hakimi bağlamaz. Hakim, dava dilekçesinin kapsamı ve diğer delilleri birlikte değerlendirerek hukuki nitelendirmeyi yapmak görev ve yetkisine sahiptir. Bu konuda tamamen takdir mahkemeye aittir.
TMK.nun 240/1. fıkrasına göre; “ sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için ölen eşine ait olup, birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek üzere, yetmez ise, bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir…” denilmiştir. Bundan aynı maddenin 3. fıkrasına göre ise, haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. İşte TMK.nun 240. maddesinin 1. ve 3. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin dava dilekçesinin 4 nolu paragrafında açıkladığı kısımla uyumlu bulunduğu ve katılma alacağına mahsuben yetmediği takdirde bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkının tanınmasını istediği açıkça görülmektedir. Bu nedenle de görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu ortaya çıkmaktadır.
TMK.nun 652. maddesine göre ise, “eşlerden birinin ölümü halinde, tereke malları açısından ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkının tanınmasını isteyebilir”, görüldüğü gibi TMK.nun 240. maddesinde katılma alacağına mahsuben yetmez ise, bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkının tanınmasını öngördüğü halde, TMK.nun 652. maddesinde sadece, miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkının tanınmasını öngördüğü yetmez ise bedele eklenmek suretiyle mülkiyet hakkının tanınması şeklinde bir ibarenin maddede yer almadığı anlaşılmaktadır.
Davacı gerek gördüğü takdirde katılma alacağına mahsuben mülkiyet hakkının tanınması yerine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkının tanınmasını da isteyebilir. Ancak, dilekçe kapsamı itibariyle değerlendirildiğinde, davacı vekilinin açıkça TMK.nun 240. maddesi kapsamında kalacak biçimde mülkiyet hakkının tanınmasını istediği konusunda duraksamamak gerekir. Bu nedenle yerel mahkemenin Aile Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki saptaması doğru olup, dilekçe kapsamına da uygun düşmektedir. Ne var ki mahkemece, hukuki nitelendirme bakımından TMK.nun 255. maddesini dayanak göstermesi yerinde değildir. Fakat, esas nitelendirmeyi görevli mahkeme yapacaktır.
Saptanan bu somut olgular karşısında yerel mahkemenin görevsizlik kararının onanması gerekirken farklı hukuki nitelendirme sonucu Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki sayın çoğunluğun görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 14.01.2014