1. Hukuk Dairesi 2016/307 E. , 2016/183 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemenin görevsizliğine ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasında sözlü kira sözleşmesi olduğu davanın sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Ne var ki, eldeki dava, davalıların çekişme konusu taşınmazı fuzulen işgal ettiği iddiası ile açıldığına göre; anılan isteğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 2/1. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesinin görevinde bulunduğu kuşkusuzdur. Görev, kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her aşamasında re"sen dikkate alınması zorunlu bir usul kuralıdır.
Hâl böyle olunca, işin esasının incelenmesi, taraflar arasında hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması halinde davanın reddedilmesi, aksi halde el atmanın önlenmesi ve ecrimisil yönlerinden bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.01.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı,maliki bulunduğu taşınmazları davalıların kiracı olarak kullanıldıklarını, ihtar üzerine dükkanın tahliye edildiğini, dairenin ise işgaline devam edildiğini belirterek, davalının tahliyesi ile birlikte ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazın sözlü kiracısı olduğunu bu kira sözleşmesinin usulünce sonlandırılmadığını kira bedelinin tadilat bedeli olarak ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Yargılama sonucunda taraflar arasında sözlü kira sözleşmesinin bulunduğu bu nedenle görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Her ne kadar dosya kapsamıyla taraflar arasında yapılmış yazılı kira sözleşmesine rastlanmamışsa da Davacı, asıl ve birleşen dosyanın dava dilekçesinde açıkça “Davalı kiracı sıfatı ile müvekkil ..."a ait ...adresli daire ve...adresli dükkanı kullanmaktadır.” demekle, yine davacının davalıya çektiği 21.10.2011 tarihli noter ihtarnamesi ile “muhatap yukarıda yazılı adresteki taşınmazda kiracım bulunmaktadır.” demekle davalıların kiracı olduğunu kabul etmiştir. Kira sözleşmelerinin yazılı yapılma şartı bulunmamaktadır. Taşınmazın davalılar tarafından kullanılma süresi davacının kabulü ve bu ihtarname ile artık taraflar arasında kira sözleşmesi olduğu hususu kesinleşmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık tektir. Bu uyuşmazlık ise davacının maliki olduğu taşınmaza yapılan müdahalenin haklı olup olmadığı, istenilen bedelin kira veya ecrimisil olup olmadığıdır.
Görev kamu düzenini ilgilendirir. Bu nedenle hakim görevli mahkemeyi resen belirlemeli uyuşmazlığın çözümü mahkemenin görevine girmiyorsa görevsizlik kararı vermelidir.
Davacı her ne kadar dilekçesinin son kısmında ecrimisilden ve işgalden bahsetmekte ise de HMK 33. maddesinde belirtildiği üzere "Hakim, Türk hukukunu res"en uygular." ilkesi gereğince "olayların anlatımı taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir" bu nedenle hakim hukuki nitelendirmeyi doğru olarak yapmalı, uyuşmazlığın niteliğini belirledikten sonra yine HMK 2 ve 4. maddeleri gereğince uyuşmazlığın çözümünde görevli değilse görevsizlik kararı vermelidir.
Görevsiz mahkeme dosyanın esasına girerek davanın esastan reddi veya kabulüne karar veremez.
Nitekim yerel mahkeme bu değerlendirmeyi doğru yapmış ve görevsizlik kararı vermiştir.
Ayrıca taraflar arasındaki bir tek uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi sonucunda mahkemenin görevli olmaması üzerine görevsizlik kararı yerine davanın esastan reddi yoluna gidilmesi durumunda davacı bir kez de görevli mahkemede aynı davayı açacak bu da "usul ekonomisine" uygun olmayacak, HMK 331/2. maddede belirtilenin aksine davacı iki kez vekalet ücreti ve yargılama gideri ödemek zorunda kalacaktır.
Somut olaya gelince; hakim davacının dava dilekçesi ve ihtarındaki anlatım üzerine hukuki nitelendirmeyi doğru olarak yapmış sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir . Bu kararın onanması düşüncesiyle bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne yukarıdaki gerekçelerle katılmıyorum.