
Esas No: 2017/6150
Karar No: 2017/10534
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/6150 Esas 2017/10534 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi ile davalı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişi vekili, 30/06/2000 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; sınırlarını bildirdiği ... ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan toplam 25 dönüm taşınmazda davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek davacı adına tescili istemiştir. Müdahil ..., 22/11/2001 havale tarihli harçlı dilekçesiyle; dava konusu taşınmazın 65400 hissesinden 57900 hissesini davacıdan satın aldığını ileri sürerek belirttiği hissesi oranında adına tescilini istemiştir.Mahkemece davacı ve müdahilin davasının kabulüne, fen bilirkişi raporu ve ekindeki krokide (A) harfi ile gösterilen 65400 m2 yüzölçümlü taşınmazın 7.500/65.400 m2 payının davacı adına, kalan 57.900/65.400 m2 payının da müdahil adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Dairemizin 20/06/2002 tarih ve 2002/4380-6075 E.-K. sayılı kararıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Nizalı yer konumu itibariyle kadastro paftasında tescil harici bırakılan boşlukların tamamını kaplayan ve bir çok kadastro parselinin arasında kalmış, miktar olarak da oldukça geniş bir taşınmaz parçasıdır. Keşifte bu kadar geniş yüzölçümlü yerin imar-ihya ile nasıl kazanıldığını açıklayan somut beyanlar alınmamış, özellikle de nizalı yerin sınırlarında yer alan 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 606 ve 607 parsel bayileri malikleri dinlenmemiştir. Davacı ile müdahilin bu yer sınırlarında kendilerine ait tapulu bir yeri de bulunmadığına ve davacı ile müdahil arasında irsi ve akdi ilişki bulunmadığına göre, komşu taşınmaz maliklerinin hiçbir müdahalesi ile karşılaşmaksızın tapulu taşınmazlara sınır olan tüm boşlukları kesintisiz kullanabilmeleri hayatın olağan akışına uygun görünmemektedir. Ayrıca, kuzeydeki 606 ve 607 nolu parsellerin 1996 yılında tescil davasına konu oldukları halde o dosyaların eki fen bilirkişi rapor ve krokilerinde taşınmazların güneyinde Sırrı Durmuş tarafından kullanılan bir yerden bahsedilmemesi, sadece köy yolu ile 143ve 145 parsellerden bahsedilmesi de dikkat çekicidir. Mahkemece, yeniden keşif yapılarak 3402 sayılı kanunun 14 ve 17. maddesinde öngörülen zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi, ekonomik amaca uygun olup olmadığı konusunda özellikle sınırda bulunan taşınmaz malikleri arasından seçilecek yerel bilirkişiler ile tarafların gösterecekleri tanıkların somut olaylara dayalı inandırıcı beyanları alınmalı, komşu taşınmazlara ait 22/09/1943 tarihli toprak tevzi haritalarına ait krokiler tekrar araştırılmalı, elde edilecek tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır” denilmektedir.Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacının davasının reddine, davalı Hazinenin TMK 713/6 maddesi uyarınca tescil talebinin kabulüne 18/05/2006 tarihli harita mühendisi rapor ve ekli krokisinde (A) harfi ile gösterilen 65.400,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazın hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından tüm yönlerden, davalılardan Orman Yönetimi tarafından taşınmazın niteliği yönünden temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Türk Medeni Kanununun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz taşınmazın tesciline ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 09/06/1997 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Arazi kadastrosu 1975 yılında kesinleşmiştir.Davacı ... ve müdahil ... dava konusu tapusuz taşınmazın adlarına tescilini istedikleri halde mahkemece hüküm fıkrasında sadece “davacının davasının reddine” karar verilmekle yetinilmiş, katılanın talebi hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Bilindiği üzere, 1086 sayılı HUMK’nın 388. maddesine göre istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir(6100 sayılı HMK Madde 297/ 2). Somut olayda katılanın istemi hakkında da olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, katılanın istemi hakkında karar verilmemiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişinin ve davalılardan Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 13/12/2017 günü oy birliği ile karar verildi.