23. Hukuk Dairesi 2014/1221 E. , 2014/3776 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2012/1152-2013/969
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkilerinin murisi M.A. G., dava dışı Ö. K. yine dava dışı 759 No"lu O... Tarım Kredi Kooperatifi"nden kullandığı hayvancılık kredisine kefil olduğunu, söz konusu kredi borcunun 4876 sayılı Yasa uyarınca yapılandırıldığını, istenilen peşinatın yatırıldığını ve bakiye kısmın üç takside bölündüğünü, ilk iki taksidin zamanında ödendiğini, 30.01.2006 vade tarihi son taksidin ödenmesi için anılan kooperatife gidildiğinde kooperatifin kapalı olduğunun görüldüğünü ve ödemenin o gün gerçekleştirilemediğini, aynı gün yapılan araştırmada dava dışı 759 no"lu Ortakent Tarım Kredi Kooperatifi"nin kapatılarak, davalı 729 no"lu Mumcular Tarım Kredi Kooperatifi"ne devredildiğinin öğrenildiğini, bunun üzerine ödemenin davalı kooperatife 31.01.2006 tarihinde yapıldığını, dava dışı 759 no"lu Ortakent Tarım Kredi Kooperatifi"nin kapatıldığı önceden bildirilmediğinden ifa mahalline zamanında gidilemediğini, mesai saatinin bitmesi yakın olduğundan tevdi mahalli tayininin de istenemediğini, müvekkillerinin murisinin iyiniyetli olduğunu, ödemeyi ihtirazi kayıt belirtmeden kabul eden davalı kooperatifin kötüniyetli olarak müvekkillerinin murisi hakkında icra takibi başlattığını, öte yandan icra takibinde istenilen faiz miktarının fahiş olduğunu, önceden yapılan ödemeler dikkate alınmadan çıkartılan borç miktarının da afaki olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kooperatiflerin birleştiğinin usulüne uygun olarak ilan edildiğini, davacıların tevdi mahalli tayin ettirmediğini, yapılandırmaya ilişkin protokolde ödemenin geciktirilmesi halinde protokolün geçersiz olacağının kararlaştırıldığını, son taksidin vadesinde ödenmemesiyle borcun yapılandırmadan önceki haline döndüğünü, ihtirazi kayıt ileri sürmeden ödemeyi kabul etmiş olmanın bu durumu değiştirmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Dosyanın Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevsizlik kararı ile gönderildiği mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, Dairemizin 17.01.2012 tarih ve 2011/5016 E, 2012/67 K sayılı ilamıyla, 23.03.2004 tarihinde vefat eden M. A. G. mirasçı olarak eşi Müsevver ile çocukları Ülkü, Ülfer ve Gülfer"i bıraktığı, davanın ise sadece çocukları tarafından açıldığı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 640. maddesi uyarınca, davacılara diğer mirasçı eşin davaya muvafakatini sağlamak veya terekeye temsilci tayin ettirmek hususunda süre verilmesi, bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek diğer temyiz itirazları incelemeksizin bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, mirasçı M. G. davacılar vekili Av. E.. U.."ya vekalet vermek suretiyle davaya dahil olmasıyla taraf teşkili sağlandıktan sonra, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, asıl borçlu Ö. K. son taksidi bir gün gecikmeli olarak 31.01.2006 tarihinde ödediği, davalı kooperatifin herhangi bir çekince koymadan yapılan ödemeyi faizi ile birlikte kabul ettiği, kooperatiflerin birleştirilmesi konusunda davacılara herhangi bir bildirim yapılmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacıların icra takibinden dolayı davalı kooperatife borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, Tarım Kredi Kooperatifi borç senetlerine dayalı olarak başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık, 11.08.2003 tarihli protokolün ihlâl edilip edilmediği ve davalının vadesinden bir gün sonra yapılan ödemeyi kabul etmesinin protokolün ayakta kalmasını sağlayıp sağlamadığı noktasında toplanmaktadır. Tarafların kabulünde bulunan protokolde, taksitlerin vadesinde ödenmemesi halinde protokolün geçersiz sayılacağı kabul edilmiştir. Yine taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, yapılandırılan borcun 31.10.2005 tarihinde ödemesi gereken son taksidi vadesinde ödenmediği gibi 90 gün içinde de faizi ile birlikte ödenmemiştir. Bu nedenle, protokoldeki “en geç” ibaresi nedeniyle davalının protokolü mehil vermeden geçersiz sayma hakkı doğduğundan gecikmiş ifayı süresinden sonra kabulünün protokolü ayakta tutma sonucunu doğurması mümkün değildir.
Öte yandan, mahkemece karar verilmeden önce, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88"nci, temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesindeki "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer yandan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan BK"nın 84. maddesi uyarınca, ödemelerin öncelikle gecikme faizinden mahsup edilmesi gerekir ise de, davalı kooperatifin aksi yönde bir genel kurul kararı ya da uygulamasının bulunması halinde ödemelerin asıl alacaktan mahsubu da mümkündür. Mahkemece, öncelikle tüm genel kurul tutanaklarının davalı kooperatiften, temin edilemezse ilgili Ticaret Sicili Memurluğu"ndan veya anasözleşmesinin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü"nden getirtilmesinden sonra kooperatif uygulamaları konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla, ödemelerin asıl alacaktan mahsubu yönünde genel kurul kararı ya da kooperatifin tüm defter ve kayıtları incelenerek bu yönde fiili bir uygulama olup olmadığı tespit edilip, BK"nın 84. maddesine ve karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenlemeye ilişkin yukarıdaki açıklamalar da gözetilerek davacıların temel ilişkiye göre gerçekte ne kadar borcunun bulunduğunun ve davalının giriştiği icra takip dosyalarında talep edilen meblağın ve menfi tespit isteminin miktar bakımından da haklı olup olmadığının belirlenmesi ve netice olarak takip tarihleri itibariyle davacıların asıl alacak ve işlemiş faiz borcu ile ilgili ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınması, borçlu olmadıkları meblağın belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, anılan yasal düzenleme gözden kaçırılarak, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Diğer taraftan, gerekçeli karar başlığından 16.11.2007 olan dava tarihinin, 14.11.2012 olarak yazılması ve davacılardan M. G. isminin karar başlığından yazılmamış olması da HMK"nın 297/1-b maddesi hükmüne aykırı olmuştur.
2-Mahkemece, davalının harçtan muaf olduğu gerekçesiyle, harç alınmasına yer olmadığına karar verilmişse de, 1581 Sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu"nun 19/B-a maddesi uyarınca bu kooperatifler, davacı oldukları davalarda harçtan muaftır. Somut uyuşmazlıkta ise, Tarım Kredi Kooperatifi davalı konumundadır. Dolayısıyla harçtan muafiyeti söz konusu olmayan davalıdan karar ve ilam harcı alınmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabülü ile hükmün, davalı yararına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün yasa gereği (re"sen) BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.