23. Hukuk Dairesi 2013/9034 E. , 2014/3769 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/10/2013
NUMARASI : 2012/72-2013/245
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında teknik işlerin yürütülmesi konusunda 20.10.2007 tarihinde imzalanan hizmet sözleşmesinin, davalı tarafından 28.02.2011 tarihi itibariyle feshedildiğini, müvekkilinin fesih tarihine kadar sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sözleşmede, işin bedelinin her ayın son mesai gününü takip eden 3 iş günü içerisinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının, hizmet verilen dönemde buna uyulmadığını ve anılan sözleşme hükmüne göre bazı aylar temerrüde düştüğünü, oluşan temerrüt faizi alacaklarının karşılığı olarak, 31.12.2010 tarihinde ayrı ayrı düzenlenen, 7.200,50 TL, 8.171,59 TL ve 7.451,96 TL bedelli üç adet faturadan kaynaklanan, faizi ile birlikte toplam 23.762,24 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine, davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 01.01.2009 tarihinden yenilenen sözleşmenin, müvekkilince 28.02.2011 tarihi itibariyle feshedildiğini, davacının talebinin, 2007 yılından beri uygulanan ticari ilişkinin sistemine aykırı olduğunu, asıl alacak ödenmiş olduğundan temerrüt faizi için ayrıca fatura düzenlenemeyeceğini, davacının hiçbir ihtirazi kayıt belirtmeden 4 yıl boyunca yapılan ödemeleri kabul ettiğini, talebin BK"nın 113. ve TMK"nın 2. maddesi hükümlerine aykırı olduğunu, öte yandan, müvekkiline yapılmış açık bir temerrüt ihtarı bulunmadığı gibi faturalara hangi oranlarda faiz uygulandığının da belli olmadığını savunarak, davanın reddi ile %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, tarafların defter kayıtlarına göre, 17.10.2008 tarihi itibariyle, alacak borç bakiyesinin bulunmadığı, dolayısıyla bu tarihten önceki döneme ilişkin temerrüt fazi alacaklarının karşılığı olarak düzenlenen 7.200,50 TL bedelli faturadan dolayı davalının herhangi bir borcunun olmadığı, bu tarihten sonra taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin devam ettiği ve 31.12.2010 tarihi itibariyle davacının defterlerinde kayıtlı faturaların toplam miktarının 792.809,27 TL, davalının ödemelerinin ise 685.956,87 TL olduğu, bu itibarla davalının, ödenmemiş asıl borcu bulunduğu anlaşıldığından BK"nın 113. maddesinin bu tarihten sonraki dönem için uygulanamayacağı, 8.171,59 TL ve 7.451,96 TL bedelli faturalardan dolayı, davalının davacıya toplam 15.623,55 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabülü ile, takibin bu miktar üzerinden devamına, %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin ifa edildiği dönemde, bazı aylar hizmet bedelinin geç ödenmesi nedeniyle ortaya çıkan temerrüt faizi alacaklarının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, tarafların ticari kayıtlarına göre, davalının davacıya 31.12.2010 tarihi itibariyle asıl alacak borcu da bulunduğundan, 818 sayılı BK’nın 113. maddesinin uygulama imkânı olmadığı belirtilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre takibe konu üç adet faturanın dayanağı olan ve davacının iddiasına göre bedellerinin geç ödendiği belirtilen faturalardan en sonuncusunun 22.10.2010 tarih, 03.11.2010 vadeli 244235 nolu olduğu, gerekçede BK"nın 113. maddesinin uygulanmasına engel bakiye asıl alacak borcunun ise, bu tarihten sonra düzlenen hizmet bedellerine ilişkin faturalardan kaynaklandığı, nitekim davacı tarafın da talebe konu dönem için ayrıca asıl alacağı olduğuna ilişkin herhangi bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir haktır. Borçlar Kanunu"nun 113. maddesi (TBK m. 131.) uyarınca, asıl alacak sona erince fer’i haklar da sona ermiş sayılır. Faiz, asıl alacağa bağlı olmasına rağmen, asıl alacaktan ayrı olarak dava veya takip konusu edilebilir. Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına engel teşkil etmez. Ancak, faiz isteğinin ayrı bir davaya konu yapılması halinde, dava tarihi itibariyle asıl alacağın ödenmemiş olması, ödenmiş ise ihtirazi kayıt konulması şarttır. Aksi halde faiz alacağı da sona ermiş sayılır. Bu durumda mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmede asıl borç tutarı ödendikten sonra faizin de ayrıca istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı da gözetilerek, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 113. madddesi hükmü somut olay bakımından dikkate alınıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.