11. Hukuk Dairesi 2020/4388 E. , 2021/5961 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Terme 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 07.12.2018 tarih ve 2009/513 E- 2018/343 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne-reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nce verilen 25.11.2019 tarih ve 2019/978 E- 2019/1618 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada; davalı banka tarafından dava dışı ...’a kullandırılan kredi için müvekkilinin müteselsil kefil olduğunu ancak kredi sözleşmesi nedeniyle bankaya borcu olmamasına rağmen davalı tarafından müvekkil adına Terme İcra Müdürlüğünün 2009/597 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davacının yalnızca 20.000.- TL’lik borç için kefil olduğunu, takip konusu miktara kefil olmadığını, kefil olduğu miktarı da ödediğini, davalı banka memuru tarafından sahtecilik yapıldığından bu borcun çıktığını, kefalet limitinin davalı bankanın memurları tarafından 120.000.- TL’ye yükseltildiğini, müvekkilin olay nedeniyle nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından Terme Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, Terme Savcılığınca alınan raporda "(...) rakamla 120.000 ve yazıyla Yüzyirmibin meblağlarındaki "1" rakamının ve "Yüz"
ibaresinin bulundukları bölüme sonradan farklı bir kalemle tahrifen eklendikleri ayrıca "Yirmibin" yazısı üzerindeki "Y" harfi üzerinden de aynı kalele mükerrer gidildiği (...)’’ tespit edildiğini ileri sürerek davacı müvekkilin davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; asıl davaya konu kredi sözleşmesini davacı ...’ın da müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, davacının sorumlu olduğu miktarın banka çalışanları tarafından 20.000.- TL’den 120.000.- TL’ye yükseltildiğini ileri sürerek davacı müvekkilin davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili; davacılar aleyhine yapılan icra takibinin kesinleştiğini, davacıların borcu ikrar ettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2011/65 Esas, 2018/2 Karar sayılı ilamıyla 07.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde tahribat yapılmasından dolayı asıl borçlu ... yönünden banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, mahkeme kararının istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 12.11.2013 tarihli raporda 07.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde tahrifat yapıldığının bildirildiği, Terme İcra Müdürlüğü"nün 2009/597 Esas sayılı takip dosyasınında, alacaklı vekili tarafından sunulan 11.12.2009 tarihli dilekçe ile takip tarihi itibariyle borçluların kefil ve sorumlu oldukları miktarın 19.110,82 TL olduğunun bildirildiği gerekçesiyle asıl dosya ve birleşen dosya yönünden davacıların Terme İcra Müdürlüğü"nün 2009/597 esas sayılı dosyasında yapılan takip nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, dosya kapsamından davalı tarafın kötü niyetli olmadığı anlaşılmakla davacıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde; mahkemece sözleşmede yer alan kefalet limitinin tahrif edilmesi nedeni ile davacıların kefaletinin geçerliliğinin kalmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamından davacıların dava dışı asıl borçlunun kredi borcuna 20.000.- TL kefalet limiti ile kefil olmayı kabul ettikleri ve sözleşmeyi de bu limit üzerinden özgür iradeleri ile imzaladıkları, sonradan sözleşmenin tahrif edilerek kredi limitinin yükseltilmesinin kefaleti tümden geçersiz kılmayacağı, davacıların tahrifattan önceki limit ile sorumluluklarının devam edeceği, davacılar vekilinin icra takibinin yürütüldüğü Terme İcra Müdürlüğü’nün 2009/597 Esas sayılı takip dosyasına sunduğu 11.12.2009 tarihli dilekçesi ile davacıların sorumlu oldukları miktarın takip tarihi itibari ile 19.110,82 olduğu, bu miktara takip tarihinden itibaren %72 temerrüt faizi uygulanmasını istediklerini bildirdiği, talep edilen temerrüt faizinin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğu ve asıl alacak miktarının da kefalet limitinden düşük olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın kısmen kabulü ile, davacı ...’ın, 07.03.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi nedeni ile 19.110,82 TL"nin 28.04.2009 olan takip tarihinden itibaren hesaplanacak %72 temerrüt faiziyle birlikte sorumlu bulunduğu, aşan kısım yönünden borçlu bulunmadığının tespitine, birleşen Terme 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2010/96 Esas sayılı dosyası yönünden, davanın kısmen kabul ile, davacı ...’nin, 07.03.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi nedeni ile 19.110,82 TL"nin 28.04.2009 olan takip tarihinden itibaren hesaplanacak %72 temerrüt faiziyle birlikte sorumlu bulunduğu, aşan kısım yönünden borçlu bulunmadığının tespitine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
2- Asıl ve birleşen dava, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dayalı icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davada davacılar, banka kredi sözleşmesindeki kefalet limitinin tahrifatla yükseltildiğini bu sebeple kredi sözleşmesinden ve icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarını ileri sürmüş olup, ilk derece mahkemesince davanın tam kabulüne karar verilmiş ise de, davalının istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince davanın kısmen kabulüne, davacıların 19.110,82 TL asıl alacak ile bu alacağa 28.04.2009 takip tarihinden itibaren hesaplanacak % 72 temerrüt faiziyle birlikte sorumlu bulunduğu, aşan kısım yönünden borçlu bulunmadığının tespitine, asıl ve birleşen davada davayı vekil ile takip eden davacılar lehine ayrı ayrı 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, birleşen davada davalının takipteki talebini düşürmüş olmasına rağmen borcun tamamına yönelik dava açmış olduğundan reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 9.399,00 TL vekalet ücretinin birleşen davadaki davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş ise de, davaya konu icra takibi 102.217,34 TL asıl alacak üzerinden başlatılmış, davacıların sorumlu oldukları borç miktarı 19.110,82 TL olarak tespit edildiğine göre, 19.110,82 TL üzerindeki miktar kadar davacıların davalarında haklı çıktığı anlaşılmıştır. Bu durumda, asıl ve birleşen davada davayı vekil ile takip eden davacılar lehine haklı olunan miktar üzerinden ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle bölge adliye mahkemesi kararının asıl ve birleşen dosyada davacılar lehine bozulması gerekmiştir.
Ayrıca, birleşen davada, davacının 19.110,82 TL yönünden haksız olduğu anlaşıldığına göre, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı banka lehine bu miktar gözetilerek vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde fazla vekalet ücreti takdir edilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle birleşen dosya davacısının temyiz isteminin aleyhe hükmedilen vekalet ücreti yönünden de kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen dosyadaki davacılar vekilinin sair temyiz istemlerinin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen dosyadaki davacılar vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının asıl ve birleşen dosyada temyiz eden davacılar ... ve ... yararına BOZULMASINA, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davacılara iadesine, 11.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.