1. Hukuk Dairesi 2019/4738 E. , 2021/1401 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - ELATMANIN ÖNLENMESİ - ECRİMİSİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davaları sonunda, yerel mahkemece asıl davada tapu iptal-tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin davalılar ..., ... ve ... yönünden kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen kararın asıl davada davalılar ... ve ..., birleştirilen davada davacı ... tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl davada tapu iptal-tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin davalı ... yönünden kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel; birleştirilen dava, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı ..., maliki olduğu dava konusu 2116 ada 1 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümü borçları nedeniyle satmaya karar verdiğini, bu amaçla tanıştığı alım-satım işi yapan davalı ...’yü vekil tayin ettiğini, ancak davalı vekilin vekalet görevinin kötüye kullanarak bilgisi ve iradesi dışında dava konusu taşınmazı davalı ... ...’ye satış suretiyle devrettiğini, ...’in de vekili olan diğer davalı ... aracılığıyla diğer davalı ...’ya devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde şimdilik 50.000 TL’nin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Asıl davada davalı ..., davacı ve davalı vekil ... arasındaki ilişkiyi bilmediğini, çekişmeli taşınmaz üzerindeki ipotek bedelini ödeyerek ipoteği kaldırdığını ve taşınmazı gezip görerek bedeli karşılığında davalı ...’den satın aldığını, satış bedelinin bir kısmını bankadan kullandığı 100.000 TL kredi, kalan kısmını da emekli ikramiyesi ile banka kanalıyla ödediğini
belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar ..., ... ve ... davaya cevap vermemişler, davalı ... duruşmada, davalı babası ...’in uygun fiyatlı ev bulduğunu söylemesi üzerine dava konusu taşınmazı ipotekli olarak satın aldığını, 20.000,00 TL’yi banka kanalıyla vekil ...’e gönderdiğini, davacının 50.000 TL kredi borcunu da ödeyeceğini ancak kredi taksitlerinin tamamını ödemeden vekili olan davalı ... aracılığıyla taşınmazı diğer davalı ...’a sattığını; diğer davalı ..., taşınmazın davacının bilgisi dahilinde davalı ...’e verilen vekaletname gereğince kızı olan davalı ...’e satıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen davada davacı ...; taşınmazın haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın davalı ... tarafından kullanıldığını ileri sürerek el atmanın önlenmesini ve şimdilik 1.000 TL ecrimisilin davalı ...’dan tahsilini istemiştir.
Birleştirilen davada davalı ..., öncelikle mülkiyet ihtilafının çözülmesi gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
İlk derece Mahkemesince, asıl dava yönünden, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, satış bedelinin vekil tarafından davacıya ödenmediği, davalı vekil ..., ilk el davalı ... ve davalı ...’in el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri, ancak kayıt maliki ikinci el davalı ...’nın iyiniyetli olduğu gerekçesiyle tapu iptal-tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulü ile 91.350,00 TL’nin davalılar ..., ... ve ...’den tahsiline; birleştirilen el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli davanın ise kabulüne karar verilmiş, asıl davada davalılar ... ve ... ile birleştirilen davada davacı ...’ın istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, asıl davada, davalı vekil ...’in vekalet görevinin kötüye kullandığı, ancak diğer davalılar ... ve ...’in vekalet ilişkisinin dışında olduğu, anılan davalılara husumet yöneltilemeyeceği, birleştirilen davada ise davacı ... lehine eksik vekalet ücretine hükmedildiği gerekçesiyle, istinaf başvurularının kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak, asıl davada tapu iptal-tescil isteğinin reddine, 91.350,00 TL tazminatın davalı vekil ...’ten tahsiline, birleştirilen davada hükmedilen vekalet ücreti düzeltilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’un satış yetkisi de içeren 22.05.2017 tarihli vekaletname ile davalı ...’yü vekil tayin ettiği, vekil ...’in davacıya ait çekişme konusu 1 no’lu bağımsız bölümü üzerindeki ... Bankası lehine tesis edilmiş ipotekle yükümlü olarak 73.500,00 TL bedelle 25.05.2017 tarihinde davalı ... ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazın ilk el davalı ...’e vekaleten diğer davalı ... tarafından da ipotekle yüklü olarak 100.000,00 TL bedelle diğer davalı ...’ya satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dosya içeriği ve toplanan delillerden, asıl davada ikinci el konumundaki davalı ...’nın ediniminde iyiniyetli olduğu gözetilerek tapu iptal-tescil isteğinin reddi ile davalı ... lehine vekalet ücreti takdir edilmesinde; birleştirilen el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli davanın kabulü ile davacı ... yararına yazılı şekilde vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı ... vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
Asıl dava yönünden davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer
alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın davacıya vekaleten davalı ... tarafından davalı ...’e temlik edildiği, çekişmeli taşınmazın ilk satış tarihi itibariyle değerinin 140.000 TL olduğunun keşfen saptandığı, banka kayıtlarından ilk el davalı ... tarafından vekil ...’e 20.000 TL ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, bunun dışında ödemeye dair herhangi bir delil sunulmamıştır. Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davalarda en önemli unsur, vekil ile alıcının el ve işbirliği içinde kayıt malikini zararlandırma kastı ile hareket edip etmedikleridir. Dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotek borcunun mahsubundan sonra dahi taşınmazın gerçek bedeli, davalı ...’in ödediğini beyan ettiği bedelin oldukça üzerinde olup, davalı vekil ... tarafından da taşınmazın satış bedelinin davacıya ödendiği ispat edilememiştir. Taşınmazın gerçek değeri ile ilk el davalı ... tarafından ödenen bedel arasındaki fark, taşınmazın kısa bir süre sonra ... tarafından diğer davalı ...’a temlik edilmesi ve dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davalı vekil ...’in vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle davacı ...’ı zararlandırdığı, ilk el davalı ...’in de durumu bilen kişi konumunda olup, davalı vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, dosya kapsamına göre, taşınmazı davalı ...’den temlik alan kayıt maliki ikinci el davalı ...’ın ediniminde kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, davalı ... tarafından ...’in vekili sıfatıyla hareket eden diğer davalı ...’e herhangi bir ödeme yapılmayıp, satış bedeli olarak ödemenin ilk el davalı ...’e ve ipotek bedeli olarak bankaya yapıldığı, bu durumda ilk el ...’in temsilcisi sıfatıyla hareket eden davalı ...’in eldeki davada hukuki bir sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, belirlenen tazminatın davalı vekil ... ile ilk el davalı ...’den tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Asıl davada davacı ... vekilinin bu yöne değinen ve yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.