14. Hukuk Dairesi 2009/14612 E. , 2010/652 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 07.05.2008 gününde verilen dilekçe ile ve dahili dava dilekçeleri ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; dahili davalılara karşı açılan davanın kabulüne dair verilen 27.05.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı Hazine vekili ile dahili davalılar ... ve ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalı ... ile dahili davalılar davanın reddini istemiş, diğer davalılar cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne; davacıya ait 126 ada 16 parsel sayılı taşınmaz lehine, teknik bilirkişilerin 06.11.2008 tarihli rapor ve ekindeki krokide belirtilen ... köyü 126 ada 37 no"lu parselden (A) harfi ile gösterilen yerden 3 metre eninde 22,30 metre uzunluğunda 66,90 m2, 126 ada 14 no"lu parselden (B) harfi ile gösterilen yerden 3 metre eninde 158,30 metre uzunluğunda 474,88 m2 ve 126 ada 15 no"lu parselden (C) hafi ile gösterilen yerden 3 metre eninde 180,77 metre uzunluğunda 542,31 m2"lik kısımdan geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Hükmü, dahili davalılar Hazine vekili ile ... ve ... temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olayda; davacının mutlak geçit ihtiyacı içinde olduğu kuşkusuzdur. Ancak, dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgelere göre, mahalli mahkemenin de kabulünde olduğu üzere 37 parsel sayılı taşınmaz mera vasfındadır. Mera vasfındaki taşınmazlar üzerinden geçit kurulmaz. Yine dosya kapsamındaki kadastro paftasına göre dahili davalıya ait 15 parsel sayılı taşınmazın kuzeybatı sınırından geçit kurulması olanağı bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Ayrıca dosya içerisindeki 28.01.2009 günlü dahili dava dilekçesi ile 04.03.2009 günlü dahili dava dilekçelerinin de harçlandırılmadığı saptanmıştır. Diğer yandan dahili davalıların davaya dahil edilmesinden önce yapılan keşif neticesinde tanzim olunan bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olup, dahili davalıların savunma hakları da bu yönüyle kısıtlanmıştır.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, dahili dava dilekçelerini harçlandırmak, dahili davalıların da katılımıyla 15 parsel sayılı taşınmazın kuzeybatı sınırından geçit kurulmasının mümkün olup olmadığını araştırmak, mera vasfındaki 37 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı kurulamayacağından diğer alternatifleri belirlemek maksadıyla yeniden keşif yapmak, bilirkişilerce sunulacak raporlar ışığında yukarıda değinilen tüm ilkelere göre bir sonuca varmak olmalıdır. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak verilen karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dahili davalılardan Hazine vekili ile diğer dahili davalılar ... ve ..."ün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 27.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar Verildi.