17. Hukuk Dairesi 2016/1868 E. , 2018/11834 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, asıl dava da davalıların sürücüsü, maliki olduğu araç ile desteğin sürücüsü olduğu motosikletin karıştığı trafik kazası sonucunda desteği hayatını kaybettiğini, davacı desteğin annesi ... ve babası ... fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak ayrı ayrı 4.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminat davalılardan müşterek ve müteselsilen kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dava da ise davacılar ... ve ... destek zararı için ek dava açarak ayrı ayrı 30.871,56 TL"den toplam 61.743,12 TL"nin sigorta şirketi hariç karşı araç sürücü ve malik davalıdan tahsili, davalı ...
şirketinden ise davacı ... ve ... için 35.371,56 TL olmak üzere toplam 70.638,96 TL"nin tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsiline, motosiklet nedeniyle davalı ... şirketinden 1.000,00 TL tazminatın tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davacı ... ve Zeynep"e verilmesine, davacılar Necati ve Zeynep için 30.000,00"er TL, Yeşim ve Ebru için 10.000,00"ar TL manevi tazminatın sigorta şirketi hariç olmak üzere kazanın oluş tarihinden itibaren tüm tazminatlara yasal faiz uygulanmasına, sigorta şirketi yönünden dava tarihinin esas alınmasına, müteselsilen sigorta şirketi dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı malik ... vekili, davaya konu ... plakalı aracın dava dışı olan Ak-Ha Mühendislik ve Doğ. Gaz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti."ne kiralandığını, firmanın işletmesinde kullanıldığını, aracın giderlerinin şirket kayıtlarına gider olarak işlendiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Genel Sigorta A.Ş. vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;asıl dava için;davanın asıl alacak yönünden konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,10.000 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 27.10.2012 tarihinden birleşen dava tarihi olan 09.04.2015 tarihine kadar işlemiş yasal faizinin davalı ..."dan tahsiline,davalı ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, birleşen dava yönünde ise; davalı ... yönünden sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,61.743,12 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 27.10.2012 tarihinden birleşen dava tarihi olan 09.04.2015 tarihine kadar işlemiş yasal faizinin davalı ..."dan tahsili ile davacılara müştereken ve müteselsilen verilmesine,davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminata ilişkindir.
İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK"nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmıştır. Şekli ölçüte göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüte göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay"ın kabul ettiği görüş maddi ölçüttür.
2918 sayılı KTK"nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Eldeki davada, davalı ... cevap dilekçesinde davadışı AK-HA Mühendislik Doğalgaz İnş.San.Tic.Ltd.Şti’ye kiraladığını iddia etmiştir. Davalı ... ile davadışı AK-HA Mühendislik Doğalgaz İnş.San.Tic.Ltd.Şti arasında yapılan 10.1.2010 başlangıç tarihli bir yıllık kira sözleşmesi olduğu, Çiğili Gelir İdaresi Müdürlüğüne kira sözleşmesine ilişkin damga vergisi 14.12.2012 tarihinde verildiği, Bergam Ticaret Sicili Müdürlüğünün yazısına göre davadışı AK-HA Mühendislik Doğalgaz İnş.San.Tic.Ltd.Şti 21.11.2013 tarihinde tasfiye haline girdiği, tüzel kişiliği tasfiye halinde devam ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, uzun süreli ve 3.kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, aracın fiilen teslim edilip edilmediği, ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği,davadışı kiracının tasfiye sonucunun ne olduğu, gerektiğinde işleten ve kiracının ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları detaylı bir şekilde araştırılarak ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
3-6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HMK 297/c maddesi gereğince hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Somut olayda, asıl ve birleştirilen dava sözkonusu olup mahkemece asıl davada hakkında davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle usulden reddedilmiş, birleştirilen dava da ise davalı ... hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
4-Birleştirilen davada, davacılar manevi tazminat talebinde bulunarak kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faize karar verilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece talep doğrultusunda kaza tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi gerekirken, faize hükmedilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 06/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.