8. Hukuk Dairesi 2018/8183 E. , 2019/1384 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Yıkım ve Men"i Müdahale
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 162 ada 3 parsel sayılı taşınmazda tarafların müştereken malik olduklarını, davalıların dava konusu yerde davacının muvafakatını almaksızın iki ayrı ev daha inşaa ederek kullandıklarını, bu nedenle davalıların haksız müdahalelerinin önlenmesine ve binaların yıkımına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, taraflar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davasında, taşınmazın taksim edildiği ve taşınmazın kullanıldığı şekilde paylaşılması mümkün olmadığı takdirde satışına karar verildiğini, tapuda hissesi bulunan ...’ya ait payın intikalinin gerçekleşmediği bu nedenle taraf sıfatlarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, aynı taşınmazın malikleri arasındaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine dair ilgili Sulh Hukuk Mahkemesince karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, ancak icra olunmadığı, bu defa yapıldığı iddia olunan binalara ilişkin müdahalenin men"i ve yıkım talebi ile eldeki davanın açıldığı, fakat dava konusu taşınmaz üzerinde paylı mülkiyetin bulunması, tarafların birlikte mülkiyetle taşınmaza malik olmaları, davalılardan ..."nın maliklerden ..."nın oğlu olduğu, mülkiyetin niteliği gereği bu tür uyuşmazlıkların çözümü için müdahalenin men"i davası açılmayıp kesin sonuç getirici taksim veya izale-i şuyu davası açılmasının isabetli olacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere MK"nin 706, BK"nin 2l3, TK"nin 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akde vefa" kuralının yanında MK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Ayrıca; miras yoluyla intikal eden taşınmazların kullanım tarzlarının parsel bazında belirlenmesi mirasçılar arasında birbirlerine karşı açılacak davalarda Türk Medeni Kanunu"nun paylı mülkiyet hükümlerine aykırılık teşkil edeceği tartışmasızdır. Bir başka ifade ile her bir parsel bakımından tüm paydaşların veya hissedarların aynı taşınmaz içerisinde benimsenen kullanım durumuna hukuken değer verilmesi, bunun dışındaki bir kullanıma itibar edilmemesi gerekmektedir.
Öte yandan; Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 162 ada, 3 parsel sayılı, tek katlı ahşap ev ve fındık bahçesi vasfındaki taşınmazın davacı ..., davalı ... ile dava dışı ... arasında paylı mülkiyete tabi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı elatmanın önlenmesi ile birlikte yıkım da talep etmiş olup paydaş ... ...’ya ait mirasçılık belgesi dosyaya kazandırılarak, davalı ...’nın, paydaş ... ’ya tebaen kullanımının bulunup bulunmadığı hususu üzerinde de durulmalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda izah edilen ilkeler gözönünde bulundurularak mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, davalı ...’nın dava dışı ...’ya tebaen kullanımının bulunup bulunmadığının saptanması, paydaşlar arasında özel bir parselasyon planı, rızai taksim olup olmadığının tespit edilmesi, yoksa dava konusu taşınmazda fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 13.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.