Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/635
Karar No: 2017/487

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/635 Esas 2017/487 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/635 E.  ,  2017/487 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 31.12.2013
    Sayısı : 194-348


    Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ..."ın, TCK"nun 85/1, 62/1, 50/1-a, 50/4, 52/2-4 ve 53/6. maddeleri gereğince 18.200 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve 2 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin, Giresun Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.04.2010 gün ve 244-64 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.05.2013 gün ve 22141-14230 sayı ile;
    "Sanığın gece vakti yönetimindeki araçla, aydınlatması olan, girilemeyeceğine ilişkin uyarıcı levha bulunan ve paralelinde çift yönlü Karadeniz Sahil Yolu bulunan bölünmüş, tek yönlü yolda tali yoldan ana yola girişte U dönüşü yapıp ters yönde giderek; karşıdan nizami olarak şeridinde gelen ölenin aracına çarpması şeklinde gerçekleşen olayda, bilinçli taksirin unsurlarının oluştuğunun gözetilmemesi ve olayda bir kişinin de nitelikli şekilde yaralanmış olması karşısında eylemin TCK"nun 85/2. maddesine uyduğu nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 31.12.2013 gün ve 194-348 sayı ile;
    "Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; olay tarihinde gece saat 23.00 sıralarında sanığın Giresun ili Bulancak ilçesi istikametinden gelip Keşap ilçesi girişindeki sapaktan giriş yaptıktan yaklaşık 50 metre sonra arkadaşı olan mağdur ..."ı aracına aldığı, mağdur ..."ın yolun iki yönlü olduğunu düşünerek (U) dönüşü yapmasını istemesi üzerine (U) dönüşü yaparak tekrar Bulancak istikametine yönelip kendi gidiş yönüne göre yolun sağ tarafından seyir halinde iken karşı yönden gelen ölenin kullandığı araç ile çarpıştıkları olayda, sanığın sevk ve idaresindeki araç içerisinde bulunan mağdurlar ... ile ..."ın yaralandıkları, yine diğer araç içerisinde bulunan ölen ..."in de yaralandığı, kaza sonrası Giresun Devlet Hastanesinde ameliyat sırasında hayatını kaybettiği, mağdurlar ... ile ..."ın sanıktan şikâyetçi olmadıkları, alınan bilirkişi raporuna göre sanığın olayda asli kusurlu olduğu, sanığın alkolsüz olduğu anlaşılmıştır.
    Yukarıdaki tespitler ışığında sanığın taksirle bir kişinin ölümü ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olduğu sabittir. Burada çözülmesi gereken sorun olayda bilinçli taksir halinin var olup olmadığıdır.
    TCK"nun "Taksir" başlıklı 22. maddesinin 2. fıkrasında; "Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir"
    Yine aynı maddenin 3. fıkrasında ise; "Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır" hükmüne yer verilmiştir.
    Bu tanımlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın ters yöne girerek seyretmesi halinde kaza olabileceğini bilerek, ama kaza olmasını istemeyerek davranmış olması gerekir; oysa aksi kanıtlanamayan sanık savunmasına göre sanık İstanbul ilinde ikamet etmektedir, Giresun"da geçici olarak bulunmakta ve gece saat 23.00 sıralarında bir arkadaşını almak üzere Keşap ilçesine gittiği, ilçe girişindeki sapaktan giriş yaptıktan sonra yaklaşık 50 metre sonra arkadaşı olan mağdur ..."ı aracına aldığı, mağdur ..."ın yolu iki yönlü olduğunu düşünerek (U) dönüşü yapmasını istemesi üzerine (U) dönüşü yapıp tekrar Bulancak istikametine yöneldiği, bilirkişi raporuna göre yolun tek yön olduğuna ilişkin tabelanın sanığın mağdur ..."ı aldığı yerden daha ileride (bilirkişi raporuna ve krokiye göre sapaktan 100 metre ileride) olduğu ve sanığın kendi gidiş istikametine göre yolun en sağından seyretmekte olduğu dikkate alındığında sanığın, kazanın meydana geldiği yolun tek yönlü olduğunu bilmediği, sadece araç kullanırken gereken dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı davrandığı bu haliyle olayda bilinçli taksir halinin bulunmadığı, eylemin taksirle işlenmiş olduğu anlaşıldığından sanık hakkında eylemine uyan TCK"nun 85/1. maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.11.2014 gün ve 112841 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 704-788 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 03.04.2017 gün ve 144-2654 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; bir kişinin ölümü bir kişinin de nitelikli şekilde yaralanması ile neticelenen olayda; sanığın eylemini taksirle mi yoksa bilinçli taksirle mi gerçekleştirdiği, buna bağlı olarak TCK"nun 85/2. maddesi yerine aynı Kanunun 85/1. maddesi gereğince cezalandırılmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile havanın bulutlu ve yağmurlu olduğu 21.09.2009 günü saat 23.00 sıralarında, meskun mahal sınırları dışında, 12 metre genişliğindeki, bölünmüş, tek yönlü, hafif virajlı, aydınlatması bulunan, ıslak zeminli ana yolda seyrederken tali yola giriş yapıp 50 metre ilerledikten sonra kendisini bekleyen mağdur ..."ı aracına aldığı, ardından "U" dönüşü yaparak tekrar ana yola girip sol şeritte ve ters yönde yaklaşık 150 metre kadar ilerlediği, bu sırada nizami olarak seyreden ..."in idaresindeki kamyonet ile çarpıştığı, kaza neticesinde Orhan"ın öldüğü, sanığın aracında bulunan mağdur ..."ın kemik kırığı hayati fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek, tanık ..."ın ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları, mağdur ... ile tanık Hakan"ın sanıktan şikâyetçi olmadıkları,
    Trafik kazası tespit tutanağında; sanığın idaresindeki aracı ile seyrederken Keşap ilçe çıkışına geldiğinde, Giresun istikametinden Espiye istikametine nizami bir şekilde seyreden ölen ... idaresindeki kamyonetin sol ön kısmına kendi aracının sol ön kısmı ile çarpması neticesinde kazanın meydana geldiği, kazanın oluşumunda sanığın 2918 sayılı Kanunun 84. maddesindeki sürücülere ait asli kusurlardan “Taşıt Giremez” trafik işaretinin bulunduğu kara yoluna, karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit ve bağlantı yollarına girmeme kuralını ihlal ettiği, ölenin ise kusurunun bulunmadığı, yağıştan dolayı fren izine rastlanmadığı bilgilerine yer verildiği,
    Trafik polislerince düzenlenen bilirkişi raporunda; sanığın Bulancak"tan Keşap ilçesine seyri sırasında, Ordu istikametine seyreden araçları fark ederek yolun orta refüjle bölünmüş yol olduğunu ve gidiş-geliş şeklinde iki yönlü olmadığını fark etmesi gerektiği, Giresun il merkezinden itibaren yolda, yatay yer işaretleri ile dikey trafik levhalarının güzergâh boyunca uygun yerlerde mevcut olduğu, ayrıca Keşap girişinde ilçe girişi yön bilgisi ve bu bilginin 100 metre ilerisinde geliş istikametine trafiğin kapalı olduğuna dair trafik levhasının bulunduğu, kazanın oluş saati itibarıyla yol boyunca bulunan aydınlatma direklerinin faal olduklarının tespit edildiği belirtilip, ters yöne girerek tedbirsiz ve dikkatsizce davranan sanığın asli kusurlu, ölen kamyonet sürücüsünün ise kusursuz olduğu şeklinde görüş bildirildiği,
    Giresun Merkez ilçesi nüfusuna kayıtlı olan sanığın 1981 doğumlu olduğu, üniversite mezunu olduğu, İstanbul Avcılar"da ikamet ettiği, müşteri temsilcisi olarak geçimini sağladığı, sürücü belgesini 31.07.2008 tarihinde aldığı,
    Anlaşılmıştır.
    Katılan ..., ölen araç sürücüsü Orhan"ın eşi olduğunu, olayı görmediğini, şikâyetçi olduğunu,
    Mağdur ... savcılıkta; Trabzon karayolunun Keşap ilçesi girişinin yaklaşık 50 metre ilerisinde sanığın kullandığı araca bindiğini, saat 23.00"te Bulancak ilçesinde halı saha maçlarının başlayacağını, en son üç sene önce Keşap ilçesine gelmesi nedeniyle yolu çift yön olarak düşündüğü için sanığa, "U" dönüşü yapıp hemen yola devam etmelerini söylediğini, bunun üzerine sanığın "U" dönüşü yaparak ana yola girip kendilerine göre sağ şeride geçtiğini, çok ilerlemeden ve hızlanmadan karşı yönden yönetimindeki araç ile kendilerine doğru gelmekte olan ölenin, sanığın yönetimindeki aracı görünce panik yapıp şeritlerine girdiğini ve sonrasında çarpıştıklarını, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
    Mahkemede, savcılıktaki benzer anlatımlarına ek olarak; yoldan 3 sene önce geçtiğinde gidiş geliş şeklinde iki yönlü olduğunu,
    Tanık ...; abisi olan sanığın yönetimindeki araç ile Giresun"dan Keşap ilçesine mağdur ..."ı almak üzere geldiklerini, Keşap ilçesi girişindeki blokların önünden mağdur ..."ı alarak geldikleri istikametten tekrar geriye döndüklerini, Giresun istikametine doğru 50 ila 100 metre kadar gittiklerinde karşılarına aniden bir araç çıktığını, bu aracı görünce ters yola girdiklerini anladıklarını, gelen araca çarpmamak için sanığın aracı kaldırıma doğru sürdüğünü, fakat çarpışmaya engel olamadığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; İstanbul"da yaşadığı için Keşap ilçesini bilmediğini, olay günü Keşap"ta bulunan arkadaşı mağdur ..."ı Bulancak ilçesinde ayarladığı halı saha maçına götürmek üzere Giresun istikametinden Keşap ilçesinin girişinde bulunan blokların yanına geldiğini, anayoldan 20-30 metre gidip mağduru aldıktan sonra tekrar geldiği istikamete doğru geri döndüğünü, ana yola çıkıp 100 ila 150 metre kadar gittiğini, ters yöne girdiğinin farkında olmadığını, birden karşıdan bir aracın geldiğini görünce araca selektör yaptığını, bunun üzerine aracın geliş yönüne göre sol tarafa geçtiğini, kendisini de o sırada gelen araca çarpmamak için kaldırıma doğru çıkmaya çalışıp hızını 20 kilometreye kadar düşürdüğünü, fakat çarpışmayı engelleyemediğini, dönüş yaptığı yerde hiçbir trafik işaret levhası bulunmadığı için ters yöne girdiğini fark edemediğini,
    Savcılıkta kolluk beyanındaki benzer anlatımlarına ek olarak; İstanbul da çalıştığı için Bulancak"a akrabalarını ziyaret amacıyla tatil zamanlarında geldiğini, olay günü aracı ile yanında kardeşi olan tanık Hakan olduğu halde saat 22.30 sıralarında Keşap ilçe girişinde mağduru aldığını ve oradan "U" dönüşü yapıp tekrar şehirler arası yola girdiğini, yolun ters yol olmasından şüphelenip mağdura sorduğunda bu şekilde devam etmesini söylediğini, yola girip hemen sağ şeride geçtiğini, havanın yağmurlu olması nedeniyle Trabzon-Giresun istikametine gidişin ayrılmış yol olduğunu görmediğini, yaklaşık 100 metre sonra karşıdan bir aracın geldiğini görmesi üzerine ters yönden gittiklerini anladığını,
    Mahkemede de; yaz aylarında işleri yoğun olduğu için sadece bayramlarda Bulancak"a geldiğini, olay günü saat 22.30 sıralarında mağdur ..."ı almak üzere Bulancak"tan yola çıktığını, gün içerisinde de 3-4 defa Bulancak-Giresun arasında gidip geldiğini, her defasında sahil yolunu kullandığını, Keşap tarafından 4-5 yıl önce geçtiğinde yolun karşılıklı gidiş geliş şeklinde olduğunu, olay saatinde havanın yağmurlu ve karanlık olması nedeniyle geldiği ve geri dönerken kullandığı yolun sadece Trabzon istikametine gidiş yolu olduğunu anlayamadığını, bu yolların da acemisi olduğunu,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Kural olarak suç; ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hallerde ise taksirle işlenir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. TCK"nun 22/2. maddesinde taksir; "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.
    Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide benimsendiği üzere, taksirli suçlarda bulunması zorunlu olan hususlar;
    1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
    2- Hareketin iradi olması,
    3- Sonucun istenmemesi,
    4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
    5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
    Şeklinde kabul edilmektedir.
    Taksirli suçlarda, gerek icrai gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
    Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması halinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmez. 5237 sayılı TCK’nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hal ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilir.
    TCK"nda taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tâbi tutulmuş, Kanunun 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; "Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir halinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır" açıklamasına yer verilmiştir.
    Basit taksirle bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
    Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
    Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, "neticenin fail tarafından öngörülmesi" ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.
    Bu aşamada ayrıca uyuşmazlık konusu suça ilişkin düzenlemelere de değinmek gerekmektedir.
    5237 sayılı TCK’nun “Taksirle öldürme” başlıklı 85. maddesinin 1. fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”, 2. fıkrasında; “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”,
    Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan aynı Kanunun "Taksirle yaralama" başlıklı 89. maddesi:
    "(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
    (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
    a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
    b) Vücudunda kemik kırılmasına,
    c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
    d) Yüzünde sabit ize,
    e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
    f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
    Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
    (3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
    a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
    b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
    c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
    d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
    e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
    Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
    (4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz"
    Şeklinde düzenlenmiştir.
    5237 sayılı TCK"nun yürürlüğe giren ilk halinde 89. maddenin beşinci fıkrası uyarınca bilinçli taksir hali hariç olmak üzere, taksirle yaralama suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete tabi olduğu belirtilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun değişikliği ile maddenin birinci fıkrası kapsamındaki taksirle yaralama suçunun bilinçli taksirle işlenmesi durumunda dahi soruşturma ve kovuşturmanın şikâyete bağlı olacağı hüküm altına alınmıştır. Başka bir anlatımla, bilinçli taksir sonucu meydana gelen yaralanmanın nitelikli olması durumunda şikâyet şartı aranmayacaktır.
    Buna göre, bilinçli taksirle bir kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına neden olan fail hakkında şikâyet şartı aranmaksızın TCK"nun 85/2. maddesi uygulanacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile havanın bulutlu ve yağmurlu olduğu 21.09.2009 günü saat 23.00 sıralarında, meskun mahal sınırları dışında, 12 metre genişliğindeki, bölünmüş, tek yönlü, hafif virajlı, aydınlatması bulunan, ıslak zeminli ana yolda seyrederken tali yola giriş yapıp 50 metre ilerledikten sonra kendisini bekleyen mağdur ..."ı aracına aldığı, ardından "U" dönüşü yaparak tekrar ana yola girip sol şeritte ve ters yönde 150 metre kadar ilerlediği, bu sırada nizami olarak seyreden ..."in idaresindeki kamyonet ile çarpıştığı, kaza neticesinde Orhan"ın öldüğü, mağdur ..."ın hayati fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek kemik kırığı şeklinde yaralandığı ve sanıktan şikâyetçi olmadığı olayda; üniversite mezunu ve sürücü belgesine sahip sanığın, olay günü aynı yolu bir kaç kez kullandığını beyan etmesi ve yolda trafik levhaları ile işaretlemelerin güzergâh boyunca bulunması dikkate alındığında, neticeyi öngörmesine karşın şoförlük yeteneğine, şansına ve karşı yönden gelenlerin kendisini fark ederek tedbirli ve dikkatli davranacaklarına güvenerek öngördüğü ancak istemediği neticeye neden olduğu kazada bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu ve buna bağlı olarak sanığın eyleminin TCK"nun 85/2. maddesinde düzenlenen taksirle bir kişinin ölümüne ve bir kişinin yaralanmasına neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın bilinçli taksirle hareket ettiğinin gözetilmemesi ve buna bağlı olarak TCK"nun 85/2 ve 22/3.maddeleri yerine aynı Kanunun 85/1. maddesi gereğince cezalandırılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Giresun Ağır Ceza Mahkemesinin 31.12.2013 gün ve 194-348 sayılı direnme kararının, sanığın bilinçli taksirle hareket ettiğinin gözetilmemesi ve buna bağlı olarak TCK"nun 85/2 ve 22/3. maddeleri yerine aynı Kanunun 85/1. maddesi gereğince cezalandırılması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.11.2017 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi