
Esas No: 2018/2609
Karar No: 2018/8198
Karar Tarihi: 18.10.2018
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/2609 Esas 2018/8198 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : ... 25. İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Davacı vekili, davacı aleyhinde 1999 yılında vefat eden babası ... adına 1996/08 yılına ait prim borcu nedeniyle Kurum tarafından ödeme emri düzenlendiğini ve kendisine tebliğ edildiğini, bu ödeme emrini mirasçı olarak kabul etmemesine rağmen zamanaşımı definde bulunduğunu belirterek ödeme emri"nin zamanaşımı nedeniyle iptali"ne, müteveffanın ve kendilerinin borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı adına ödeme emri düzenlenmediğini, husumet nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiğini, zamanaşımının söz konusu olamayacağını belirterek davanın reddini istemektedir.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, zamanaşımı gerçekleştiği gerekçesiyle "Davanın kabulüne, 2016/061537 takip numaralı ödeme emrinin iptaline, müteveffa ... "nin borçlu olmadığının tespitine" karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının adına düzenlenmiş ödeme emri olmadığından davayı açma ehliyetinin bulunmadığını, davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu takipte zaman aşımı bulunmadığını, kurum işlemlerinde hata olmadığını davanın yersiz açıldığını, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kaldırılmasını talep etmiştir.
B- BAM KARARI
Davaya konu edilen ödeme emri ... adına çıkarılmış olduğundan davacının işbu davayı açmakta taraf sıfatına haiz olmadığından davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalının istinaf talebinin kabul edilerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyada mevcut delillerin hüküm kurmak için yeterli olduğundan delil toplanmasına ve duruşma açılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekilince, babasının mirasçısı olduğunu bizzat sorumlu olduğunu, borca itiraz etmekle hukuki yararı ve taraf sıfatının bulunduğunu, yapılan takipte icra tehdidi altında olduğunu, husumet yokluğu kararı hatalı olduğunu kararın bozulmasını talep etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI :
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ :
Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibine muhattap olan davacının bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğundan hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır.” ( HGK 18.01.2012 tarih, 2012/19-622-9)
Kurumun davacıyı borçlu olarak görmesi, davacının aleyhine takip yapılacaklardan olması, adına ve adresine tebligat çıkarılması nedenleriyle davacı, takip tazyiki altında olduğundan menfi tespit davası açmada hukuki yararı vardır. Çünkü takip kesinleştiğinde, haciz tatbiki ile karşı karşıya kalacaktır.
Somut olayda; 25.03.1999 tarihinde vefat eden dava dışı davacının murisi (babası) ... hakkında 1996/08 dönemine ilişkin prim borcu nedeniyle 2016/61537 takip no’lu dosya ile icra takibine girişilip, ilgili ödeme emiri 03.06.2016 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş, davacı tarafından süresi içerisinde borçlu olmadığının tespiti ve ödeme emrinin iptali talebiyle elde dava açılmıştır. 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan bu tebliğatın ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret bulunması ve davacının dava açmada hukuki yararı bulunması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip esastan karara bağlanması gerekirken, yazılı biçimde husumet yokluğundan reddine hükmedilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın BAM’a gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18/10/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.