1. Hukuk Dairesi 2020/1370 E. , 2021/1396 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili ve davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istekli olarak açılmış, 24.04.2014 tarihli celsede istek bedele hasredilmiştir.
Davacılar, davacı ..."ın davalılar ... ve ..."tan faizle borç para aldığını ve anılan davalıların davacılar ve ailenin diğer üyeleri üzerindeki maddi-manevi baskı ve tehdidin etkisi ile dava konusu 39 ada 45 sayılı parseldeki 1/2"şer paylarını davalıların bilgisi ve talimatı ile diğer davalı ..."e teminat olarak ve geri almak şartı ile devrettiklerini, devirden kısa bir süre sonra da davalı ..."in taşınmazı diğer davalı ..."e aktardığını, bu temlikin muvazaalı olduğunu, taşınmazı iade etmediklerini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa şimdilik 10.000 TL"nin faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişler, aşamada taleplerini ıslah etmişlerdir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazın inanç sözleşmesine dayalı olarak devredilmediğini, davacıların, taşınmazı kardeş olup birlikte ticaret yapan diğer davalılara sattığını, kendileri hazır olmadıkları için taşınmazın adına tescil edildiğini davalılar ..., ... ve ..., davacı taraf ile aralarında bir inanç sözleşmesi bulunmadığını, davacıların düştükleri zor durumdan ticaret yaptıkları kişileri şikayet ederek ve haklarında dava açarak kurtulmaya çalıştıklarını, davalı ..."in taşınmazı bedeli karşılığında diğer davalı ..."den satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taraflarca tanzim edilen 27.08.2012 tarihli sözleşme içeriğinin tarafları borç altına soktuğu, ancak dosyada sözleşmenin tarafı olan ..."in sözleşmede yazılı borçları eksiksiz olarak yerine getirdiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Dairece; “Tüm bu maddi olgular ve davalı ..."in beyanı değerlendirildiğinde esasen taşınmazın davalı ..."e temlik edildiği, ..."in isteği üzerine davalı ... adına tescil edildiği 27.08.2012 tarihli belgedeki bedel ödendiğinde de davacı tarafa iade edileceği açık olup esasen taraflar arasında inaçlı işlemin bulunduğu mahkemenin de kabulündedir. Hal böyle olunca, 27.08.2012 tarihli sözleşmede belirtilen bedelin davacılar tarafından ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, tümü ödenmiş ise tazminat isteğinin kabul edilmesi,
tamamı ödenmemiş ise kalan miktar için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. maddesi de gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli olmamıştır “ gerekçesi ile bozulmuş , mahkemece bozma ilamına uyulmuş, davacılar HMK 125. maddesine göre davadan doğan hak ve alacaklarını ... isimli kişiye devretmişler , mahkemece oluşturulan ara kararında bu kişi davacı olarak kabul edilmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir .
Bilindiği üzere; bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumda bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından artık mahkemece bozma gereklerini yerine getirme zorunluluğu doğar. Ne var ki; mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme imkanı yoktur.
Somut olayda; davacılar taleplerini tazminata dönüştürüp sonra dava konusunu devretmişlerdir, bu durumda taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacının davalı tarafa ödemesi gereken ancak ödemediği borcu indirilmek sureti ile kalan bedelin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının inançlı işlem sözleşmesine göre davalı tarafa ödemiş olduğu bedel miktarı kadar kısmen kabule hükmedilmiş olması doğru değildir .
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, davalılar vekilinin temyiz talebinin reddine, alınan peşin harcın yatıranlara geri verilmesine, 11/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY -
Dava; inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istekli açılmış; 24.04.2014 tarihli celsede istek tazminata hasredilmiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, Dairece; inançlı işlemin bulunduğu davacının 27.08.2012 tarihli sözleşmede belirlenen bedeli ödeyip ödemediğinin açıklığa kavuşturulması, tümü ödenmiş ise tazminat isteğinin kabul edilmesi, ödenmemişse kalan miktar için TBK"nun 97. maddesi gereği işlem yapılması için karar bozulmuştur. Dairenin bozma ilamından sonra davacılar dava konusunu ..."e devrettiklerini belirtmişler, mahkemece ... davacı olarak kabul edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 04.11.2019 tarihli mahkemeye yazılan devir sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 183. ve devamı maddelerinde öngörülen "alacağın devri" niteliğinde kabul edilemez. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak, bir alacağa ilişkindir. Oysa eldeki davada yapılan devrin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu açıktır. Böylesine taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan devir sözleşmesinin yasal olduğunu da söyleyebilme olanağı yoktur. Ayrıca eldeki davada hasredilen tazminat isteği yönünden de temlik konusu alacak mülkiyet hakkından kaynaklanmakta olup bu hususa da alacağın temliki kapsamında değer verilmesi mümkün değildir.
Dairenin yerleşik içtihatları, tapu iptali-tescil olmazsa tazminat talepli tüm davalarda temel işlem mülkiyet hakkından kaynaklanmakta olup, alacağın temliki hükümlerine değer verilemeyeceği temlik alana davayı takip yetkisi vermeyeceği dolayısıyla temlik olanın davada yasal açıdan sıfatının da varlığının kabul edilmeyeceği yönündedir.
(Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/17008 Esas, 2020/308 Karar,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/3801 Esas, 2019/759 Karar,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/20540 Esas, 2014/15600 Karar,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/17780 Esas, 2017/3952 Karar. )
Ayrıca Yargıtay Kanunu 15/2c maddesinde düzenlendiği gibi Yargıtay Hukuk Dairelerinden biri yerleşmiş içtihatından dönmek isterse, içtihatların birleştirilmesi yoluna gitmek için gerekçeleriyle başvuru yapılması gerekecektir.
Hal böyle olunca; mahkemece ve çoğunluğunda kabulünde olan; alacağın temliki ve temlik olan ..."ün davada yasal açıdan sıfatının varlığı kabul edilemez. Davacılar ... ve ... huzurunda davanın görülmesinin sağlanması için hüküm değişik gerekçeyle bozulmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.