11. Hukuk Dairesi 2015/11460 E. , 2016/5450 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ........ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2014
NUMARASI : 2014/512-2014/491
Taraflar arasında görülen davada...........Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27/11/2014
tarih ve 2014/512-2014/491 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10.05.2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. M.. T.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı Banka ile kredi borçlusu Y.... T.... ve müşterek borçlu ve müteselsil kefilleri A.. E.., H.. A.. ve M.... K..... arasında 21.03.1991 tarihinde genel kredi sözleşmesi ile 1991, 1993, 1996 ve 1997 yıllarında zeyilnameler imzalandığını, ancak kredi borcunun ödenmediğini, borçlulara 26.11.1999 tarihinde ihtar çekildiğini,2. İcra Müdürlüğü"nün 2000/804 E. sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını ancak süresinde itirazın iptali davası açılmadığı için işbu alacak davasının açıldığını ileri sürerek 108.910,15 TL faiz, BSMV ve ihtiyati haciz masrafı alacağının, ana para 6.357,96 TL ye 16.10.2012 tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı A.. E.., talebin zamanaşımına uğradığını, icra takibinin 2000 yılında yapıldığını ve tarafınca takibe itiraz edildiğini, 1 yıllık süre zarfında itirazın iptali davası açılmadığını, takibe itirazında kefaletinin ana borca olduğunu belirttiğini, ayrıca uygulanan faiz oranına da itiraz ettiğini, ana paranın bir kısmının takipten önce ödendiğini, bir kısmının da takip aşamasında asıl borçlunun mallarının satılması ile ödendiği halde borcun tamamının tarafından istenmesinin yasal olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak ve dosya kapsamına göre, davalı H.. A.."un dava açılmadan önce vefat ettiği, dava konusu alacağın temlik eden Türk Ticaret Bankası ile davalılar arasında imzalanan 21.03.1991 tarihli genel kredi sözleşmesine dayandığından TBK.nun 146. (BK.nun 125.) maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, bu genel kredi sözleşmesinden sonra taraflar arasında 23.06.1992, 26.04.1993, 06.06.1996, 30.10.1997 tarihli zeyilnamelerin imzalandığı, söz konusu Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan borcun, asıl borçlu ve diğer müşterek borçlu ve müteselsil kefilleri olan davalılar tarafından ödenmediğinden hesabın 15.11.1999 tarihi itibarı ile kat edildilerek 26.11.1999 tarihli ihtarname ile 15.11.1999 tarihi itibarı ile 9.480,73 TL"nin ödenmesinin talep edildiği, borcun ödenmemesi üzerine alacaklı banka tarafından asıl borçlu ve müteselsil kefiller olan davalılar hakkında takip başlatıldığı, 01.05.2000 tarihi itibarı ile toplam borç miktarının 15.268,00 TL olduğu, davalılar tarafından verilen 15.05.2000 tarihli itiraz dilekçesi nedeniyle takibin durduğu, yasal süresi içinde davacı tarafça itirazın iptali davası açılmadığı, itiraz tarihinden 12 yıl sonra 08.11.2012 tarihinde iş bu alacak davasının açıldığı, davalıların itirazından sonra dava açılana kadar icra takip dosyasında zamanaşımını kesen bir işlem yapılmadığı, bu suretle itiraz tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle; davalı H.. A.. aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin verilen karar kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı A.. E.. aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dairemizin 08/07/2014 tarihli 2014/6451 Esas 2014/12973 Karar sayılı bozma ilamına karşı davacı vekilince karar düzeltme dilekçesi ibraz edilmiş, mahkemece, 29/09/2014 tarihinde talebin reddi ile işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Ardından duruşma günü tayin edilerek Dairemiz bozma ilamına uyulmuş ve sonuçta davalı H.. A.. aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin verilen karar kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı A.. E.. aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine hükmedilmiştir.
HUMK"nın 440-442. maddelerinde karar düzeltme yolu düzenlenmiştir. Karar düzeltme talebi, temyiz incelemesi sonucunda kararı vermiş olan Yargıtay Dairesinde incelenip karara bağlanır. Yargıtay kararının karar düzeltme istenebilecek kararlardan olup olmadığı, süresinde karar düzeltme yoluna başvurulup başvurulmadığı ve diğer usulü eksiklikler yönünden inceleme yetkisi, her halde kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulan Yargıtay Dairesi"ne aittir. HUMK"nın 432/4. maddesi hükmü burada kıyas yoluyla uygulanmaz. Bu nedenle mahkemenin 29/09/2014 tarihinde davacı vekilinin karar düzeltme talebinin reddi ile işlem yapılmasına yer olmadığına dair verdiği karar usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekiline Dairemiz bozma ilamına karşı karar düzeltme imkanı tanımadan bozma ilamına uyularak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.