20. Hukuk Dairesi 2017/9950 E. , 2017/10467 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 12/12/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davalı ... vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı Hazine vekili Av. ... Sarp geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin/gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, 22.10.2004 havale günlü dilekçe ile; ..., Merkez, Kütükçü köyü, 27515 ada 1 parsel sayılı 1038 m2 taşınmazın 1946 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılıp kesinleşen orman sınırı içinde iken, 1989 yılında Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığını, yörede 1952 yılında makiye ayırma çalışmaları yapılmış ise de; koruma makisi niteliğinde olduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı tapunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede dava tarihinden önce 1946 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1952 yılında makiye ayırma çalışması, 1976 yılında yapılıp, ... İdare Mahkemesinin 1985/711 E. - 1987/17 K. sayılı kararı ile iptal edilen 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması, 15/06/1989 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon, herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup davalıya, dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren davetiye gönderilmiş ise de, "... Cad. No: 41 ..." adresinde adı geçenin patronu olarak yazılı ... Erdönmez adlı kişiye 24.11.2004 tarihinde tebliğ edilmiş, davalının yokluğunda yargılamaya devam edilerek hüküm verilmiş, gerekçeli karar da Tebligat Kanununun 35. maddesine göre yine aynı adrese 29.06.2006 tarihinde ... Erdönmez imzasına "adı geçenin bu dükkanla ilgisi yoktur, yurtdışındadır" şerhi verilerek tebliğ edilmiştir. Davalı temyizinde, bu adresin 17.08.1995 tarihinde tapuda kendisi adına taşınmazı satın alan vekilin adresi olduğunu, kendisinin 1978 yılından beri yurt dışında yaşadığını belirtmektedir.
Bilindiği üzere,7201 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Davalının, temyiz dilekçesine eklediği pasaport fotokopisinden ... yaşadığı, 04/07/2017 tarihinde Türkiye"ye giriş yaptığı, ... adresinin ise ... olduğu görülmektedir. Bu durumda dava dilekçesi ve duruşma gününün usûlüne uygun olarak tebliğ edilmediği ve bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır. Dolayısıyla temyiz isteğinin de süresinde bulunduğu kabul edilmelidir.
Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usûlüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1086 sayılı HMK"nın 73. (6100 sayılı HMK"nın 27.) maddesi) hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
Öncelikle; yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usûli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir.Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.
O hâlde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS"nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
O halde, davalıya usûlüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra, gösterecekleri kanıtların toplanması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, duruşma günündeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin davacı Hazineden alınarak, kendisini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/12/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.