1. Hukuk Dairesi 2016/15970 E. , 2017/7515 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.03.2014 gün ve 2012/198 Esas - 2014/226 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 13.06.2016 gün ve 2014/13306 Esas - 2016/7151 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde taraf vekillerince istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, miras bırakanları ..."ın boşandığı eşi olan ..."nin anneleri olduğunu, davalılar ile dava dışı mirasçıların ise murisin evlilik dışı ilişki yaşadıktan sonra evlendiği ..."in çocukları olduklarını, murisin boşanma sürecinde ilk eşi ..."den mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazları davalı ..."ın kayınbabası olan dava dışı..."a devrettiğini, ancak ..."ın hastalanması üzerine murisin bu taşınmazların hepsini satarak elde ettiği satış bedeli ile 88, 121, 122, 139 ve 13 sayılı parseller ile üzerlerinde üçer adet bağımsız bölüm bulunan 9 ve 10 sayılı parselleri ve 6 adet traktör ile yaklaşık 100.000,00 TL değerinde olan ziraat ekipmanlarını satın alarak davalılar adına gizli bağış şeklinde tescil ettirdiğini, murisi adına kayıtlı sadece 5 sayılı parselinin kaldığını ve bu parseldeki miras paylarını aldıklarını, dava konusu taşınır ve taşınmazların toplam maddi değeri düşünüldüğünde ekonomik durumları ve temlik tarihindeki yaşları itibariyle davalıların edinmesinin mümkün olamayacağını ileri sürerek saklı paylarına tecavüz eden kısmın tenkisi ile şimdilik 30.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınmasını istemişlerdir.
Davalılar vekili, iddianın yersiz olduğunu, muris ..."ın 2000 yılından itibaren hasta olması nedeniyle zirai faaliyette bulunamadığını, bu nedenle müvekkillerine zirai ekipman bırakmasının mümkün olmadığını, müvekkillerinin sahip olduğu traktör ve diğer vasıtaları tarım yapmaları nedeniyle bedeli karşılığında satın aldıklarını, yine müvekkillerinin yıllar boyunca çalışarak dava konusu taşınmazları değişik tarihlerde bedeli karşılığında satın aldıklarını, murisin taşınmaz alımı sırasında bir katkısının olmadığını, murisin bıraktığı 5 sayılı parselin mirasçılar arasında paylaşıldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairece onanmıştır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1942 doğumlu mirasbırakan ..."ın 24.01.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı çocukları ..., ... ile ..., davalı çocukları ..., ... ile dava dışı çocuklarının kaldıkları, mirasbırakan ..."un 53, 12, 46, 64, 104, 8, 9 ve 111 parsel sayılı taşınmazlarını 20.07.1999 tarihinde davalı ..."ın kayınbabası olan dava dışı..."a satış suretiyle temlik ettiği,..."ın anılan taşınmazları 25.10.2001 tarihinde davalı ..."ya sattığı, bilahare davalı ..."nın taşınmazları muhtelif tarihlerde 3. kişilere satış suretiyle temlik ettiği, davacıların mirasbırakanın anılan taşınmazların satış parasıyla davalılara kazandırmalarda bulunması suretiyle saklı paylarını ihlâl ettiğini ileri sürerek yasal süre içerisinde tenkis isteğiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK"nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; tanık beyanları doğrultusunda mirasbırakan tarafından satış suretiyle devredilen taşınmazların temlikinin gerçek satış olmadığı ve anılan bu devirlerin saklı payı zedeleme amaçlı yapılmış olduğu açıktır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda tenkis konusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Anılan bu husus taraf vekillerinin karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından karar düzeltme isteğinin HUMK 440. maddesi gereğince kabulü ile Dairenin 13.06.2016 gün ve 2014/13306 Esas – 2016/7151 Karar sayılı onama ilamının bu yönden ortadan kaldırılmasına ve yukarıda değinilen husus gözetilerek yeniden bir hüküm kurulması için yerel mahkemenin 28.03.2014 gün ve 2012/198 Esas - 2014/226 Karar sayılı kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dairenin onama kararındaki gerekçe ile karar düzeltme isteğinin reddedilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun kabul bozma görüşüne katılamıyorum