23. Hukuk Dairesi 2013/9355 E. , 2014/3627 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2013
NUMARASI : 2013/466-2013/412
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının 31.07.2010 ve 24.04.2011 tarihli genel kurullarda kararlaştırılan aidatları ödememesi üzerine davalı hakkında başlatıkları ilamsız icra takibinin davalının haksız olarak yetkiye ve borca itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20"den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 22.07.2005 tarihinde kooperatifte bulunan 8 nolu daireyi satın alarak kooperatife üye olduğunu, bu daireyi 02.09.2005 tarihinde Ş. E. sattığını ve daha sonra 08.01.2010 tarihine kadar birikmiş tüm aidatları ödeyerek aynı tarihte noterden gönderdiği ihtarname ile üyelikten istifa ettiğini, talep edilen alacağın bu tarihten sonra doğan alacaklar olduğunu, ayrıca talep edilen alacakların temizlik, güvenlik gibi site aidatı olduğunu ve daireyi kullanan kişiden talep edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 22.07.2005 tarihinde kooperatif üyesi olan davalının noter aracılığı ile 08.01.2010 tarihli ihtarnameyle üyelikten istifa ettiğini bildirdiği, davalının istifası kooperatifin varlığını tehlikeye düşürmeyeceğinden istifanın kabulü gerektiği, istifası geçerli olan davalının istifa tarihinden sonraki genel kurullarda alınan aidat bedellerinden sorumlu olmayacağı gerekçesiyle, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 13. maddesinde ortağın anasözleşmeye uygun olarak istifa etmesine rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davacı kooperatif anasözleşmesinin 13. maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır. Ortağın istifa bildirimi yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan vaidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir.
Somut olayda, davalının noter aracılığı ile gönderilen 08.01.2010 tarihli bildiriminin davacı kooperatife tebliği ile ilgili dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmamakta ise de, davacı vekilince yargılama aşamasında sunduğu dilekçelerinde davalının istifasının kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle kabul edilmediği bildirilmiş olup, istifa bildiriminin davacı kooperatife ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, istifanın tek taraflı irade beyanı olduğu ve karşı tarafa ulaşması ile sonuç doğurduğu gözetilerek ve davalının istifa tarihinden sonraki genel kurullarda alınan kararlarla belirlenen aidatlardan sorumlu olmayacağı gerekçesiyle yetinilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bilirkişilerce gerekmediği halde davalının istifasının kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürüp düşürmediğinin araştırılması ve mahkemece de istifanın kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürmediği gerekçesine de dayanılması doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi kısmen değiştirilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle kararın, gerekçesi kısmen değiştirilmek suretiyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.