1. Hukuk Dairesi 2015/5952 E. , 2017/7511 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, ALACAK
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-ARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile alacak isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’ın çekişme konusu ... ve ... parsel sayılı taşınmazları ve ... parsel sayılı taşınmazdaki 3899/5149 payını, çocukları olan davalılara satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında davacı adına tesciline, davalı ... ... parsel sayılı taşınmazdaki payını 3.kişiye sattığından devredilen paydan hissesine isabet edecek olan bedel için şimdilik 5.000,00 TL‘nin işleyecek faizi ile birlikte davalı ...’dan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının mirasbırakana ait bir çok taşınmazını muvazaalı olarak ilk evliliğinden olan çocuklarına devrettirdiğini, davacının kendi çocuklarının borçlarını ödettirmek için murise mallarını sattırdığını, kendilerinin de bedelini ödemek suretiyle taşınmazları satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temlik işlemlerinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, ... parsel sayılı taşınmaz için davacının payı bedeli olarak 214.400,00 TL ‘nin davalı ...’dan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 28.08.2013 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak davacı ile davalı çocuklarının kaldığı, davacı ile 1.03.2010 tarihinde ikinci evliliğini yaptığı, resmi nikah işleminden 18 gün önce ... parsel sayılı taşınmazdaki 1250/5149 payını davacıya satış suretiyle temlik etttiği, dava konusu taşınmazları da 28.06.2010 tarihinde çocuklarına temlik ettiği, davacı ve davalılara temlik ettiği bu taşınmazlardan başka herhangi bir taşınmazının kalmadığı, anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın davacı ile henüz evlenmeden birlikte yaşadığı dönemde 1922 parsel sayılı tarla niteliğindeki taşınmazın 1250/5149 payını davacıya temlik ettiği, geride kalan taşınmazları da davalılara eşit paylar oranında satış suretiyle temlik ettiği, dinlenen tanık beyanları ve dosya içeriğinden bu temliklerin mal kaçırma amacı ile değil, paylaştırma amacı ile yapıldığı sonucuna varılmaktadır.Bu somut olgular, yukarıdaki ilkeler ile değerlendirildiğinde temliklerin muvazaalı olduğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.