11. Hukuk Dairesi 2020/6027 E. , 2020/5561 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 19.11.2018 tarih ve 2016/649 E- 2018/772 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi"nce verilen 17.01.2020 tarih ve 2019/163 E- 2020/59 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; yüksek faiz garantisi ve paraların her istendiği an geri çekilebileceği taahhüdüyle davalı yanca mevduat toplandığını, müvekkilinin de taahhütler nedeniyle para yatırdığını, tahsilatın şirket adına çalışan ve bu işle görevlendirilen, davalı taraf adına hareket eden veya kendilerini şirket temsilcileri gibi tanıtan kişilerce yürütüldüğünü, anılan mevduat toplama faaliyetinin Bankacılık Kanunu, TTK, Sermaye Piyasası Kanunu ve BK maddelerine açık aykırı olması nedeniyle tahsil edilen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri ödenmesinin gerektiğini, Kombassan Grubu tarafından yapılan usulsüzlüklerin SPK ve diğer resmi kurum raporlarında da açıkça anlatıldığını, müvekkilinin ödediği paranın iade edilmediğini, ileri sürerek davalı tarafla geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitine, davalı tarafa verilen 11.202,41 Euro’nun 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının Kombassan Holding A.Ş. aleyhine Almanya Devleti Duisburg Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı aynı nitelikteki davada mahkemenin 17.10.2008 tarih 2O 240/06 sayılı kararı ve Almanya Devleti Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesinin 05.03.2010 tarih I-17 U 165/08 sayılı kararlarının verildiği, anılan kararlarda davanın reddedildiği ve 22.11.2016 itibariyle kesinleştiği, kesinleşen kararın Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.04.2018 tarih 2017/134 E., 2018/192 K. sayılı kararıyla tanınmasına karar verildiği ve mezkur tanıma kararının da 20.07.2018 tarihinde kesinleştiği bu cihette davacının davalı şirkete açmış olduğu davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin gerektiği, öte yandan kesinleşerek Türkiye’de de tanınan kararda da belirtildiği üzere davacı ile davalı şirket arasında ortaklık ilişkisi kurulduğu ve ortağın verdiği sermaye payını şirketten geri isteyemeyeceği, bu nedenle de şirket yöneticisi olan diğer davalı hakkındaki davanın da reddinin gerektiği gerekçesiyle, davalı şirket hakkındaki davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, diğer davalı ... hakkındaki davanın ise esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Konya Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; istinaf kanun yoluna başvurulmasından sonra henüz istinaf sebepleri esastan incelenmeden 05.12.2019 tarihinde; 7194 sayılı Yasa"nın 41. maddesiyle; 3332 sayılı Yasa"ya "31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır." şeklinde geçici 4.madde eklendiği, davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen 31.12.2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23.10.2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2. ulusal pazarda 23.11.2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23.11.2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı, bu cihette taraflar arasında görülmekte olan davanın 743 sayılı MK’nın 48. (4721 sayılı TMK’nın 50.), 6762 sayılı TTK’nın 7. ve 321. (6102 Sayılı TTK’nın 7/1. ve 371/5.) maddeleri ile 818 sayılı BK’nın 145. (6098 sayılı TBK"nın 166/2.) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olması nedeniyle şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddiada bulunulduğu dikkate alındığında mezkur davanın tüm davalılar yönünden anılan yasal düzenleme kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeksizin yasal düzenleme gereğince karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, yasal düzenleme gereğince istinaf talebinin kabulüne; Konya Asliye 2. Ticaret Mahkemesi"nin 19.11.2018 tarih 2016/649 E. 2018/772 K. sayılı kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili yeniden hüküm kurulmasına, açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına davacı yanca yapılmış olan yargılama giderlerinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan ...Ü.T gereğince 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi gereğince Anayasaya aykırılık itirazlarının ciddi bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı şirket vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz eden taraflardan temyiz harçları peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 01.12.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.