8. Hukuk Dairesi 2018/6909 E. , 2020/7661 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Kal
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın her iki talep yönünden kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde, tapuda muris babası adına kayıtlı olan 173 ada 32 parsel sayılı taşınmaza komşu 173 ada 30 parsel maliki davalının yapmış olduğu binanın, 173 ada 32 parsel sayılı taşınmaza tecavüzlü olduğunu açıklayarak, davalının, muris babası adına kayıtlı taşınmaza vaki haksız elatmasının önlenmesini ve murisi adına kayıtlı taşınmaza tecavüzlü olan binanın kal’ini talep etmiştir.
Davalı, açılan davanın haksız olduğunu, kendisinin yapmış olduğu evin kendisine ait olan 173 ada 30 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde olup davacının murisine ait komşu taşınmaza tecavüzlü olmadığını, taşınmazı üzerindeki evinin 40 yılı aşkın bir süre önce yapıldığını, aradan geçen süre içerisinde davacının murisi ile mirasçılarının herhangi bir itirazda bulunmadıklarını belirterek, davanın reddini savunmuş, şayet kendisine ait evin davacının murisine ait komşu taşınmaza tecavüzlü olduğu tespit edilirse de tecavüzlü kısmın muhik bir bedel karşılığında tapusunun iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemenin, davanın 4721 sayılı TMK’nin 683.maddesi gereği mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve yıkım (kal) istemine ilişkin olduğu, davanın niteliği gereği bu davayı sadece tapu maliklerinin açabileceği, toplanan delillere göre davacının dava konusu parselin tapu kaydında malik olmadığı ve bu nedenle açılan davada taraf olamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine ilişkin verdiği karar davacının temyizi sonunda, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin, 28.02 2013 tarihli ve 2013/2437 Esas, 2013/2919 Karar sayılı ilamıyla, davanın, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım, savunma yolu ile ileri sürülen temliken tescil isteğine ilişkin olduğu, dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dosya içerinde bulunan kadastro tutanağının incelenmesinde 32 parsel sayılı taşınmazın ... adına tespit görüp, 27.07.1995 tarihinde kesinleştiği ve sicil kaydının oluştuğu, dosya içerisine sunulan tapu senedi fotokopisinde ise çekişme konusu 32 sayılı parselde davacı ve dava dışı kişilerin paydaş olarak gözüktüklerinin anlaşıldığı, ancak Mahkemece; hükme elverişli biçimde araştırma ve inceleme yapılmaksızın, davacının dava konusu parselin tapu kaydında malik olmadığı, bu davayı sadece tapu maliklerinin açabileceği, davacının açılan bu davada taraf olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, Mahkemece davacının dava konusu taşınmazda hak sahibi olup olmadığının araştırılması, hak sahibi olduğunun belirlenmesi durumunda ise; taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak deliler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma ve soruşturma yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği halde eksik soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı nedenleriyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemece, tapuda yapılan intikal sonucunda davacının, tapu maliki olan ..."ın mirasçısı olup, diğer tapu malikleri ile adına elbirliği mülkiyeti şeklinde intikal yapıldığının görüldüğü, bu nedenle davacının taşınmazda hak sahibi bulunduğu, TMK’nin 702/4. maddesi uyarınca, ortaklardan her birinin, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği, bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği, bu nedenle davacının bir ortak olarak tek başına ortaklığa dahil hakkın korunması amacıyla tek başına talepte bulunmasında bir engelin bulunmadığı, bununla birlikte davacının, ara karar ile kendisine verilen süre içerisinde Görele Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat ederek anılan mahkemenin 2014/357 Esas, 2015/102 Karar sayılı dosyası ile mahkemelerine ait dosya açısından murisinin terekesine temsilcisi olarak atandığı, söz konusu kararın 05.05.2015 tarihinde kesinleştiği, dava konusu taşınmazlar başında 03.09.2015 tarihinde yapılan keşif sonucunda alınan 01.10.2015 havale tarihli fen bilirkişilerinin raporuna göre davalıya ait 173 ada 30 parselde bulunan evin 0,17 m2’lik kısmının davacının elbirliği maliki olduğu taşınmaza tecavüzü olduğunun sabit bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıların fen bilirkişileri ... ve ... tarafından düzenlenen 01/10/2015 tarihli rapor ve eki krokide 173 ada 32 parsel sayılı davacı tarafa ait taşınmaza (A) harfi ile gösterilen 0.17 m2’lik kısma vaki müdahalesinin önlenmesine, müdahaleli kısmın kal"ine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve savunma yolu ile ileri sürülen temliken tescil isteğine ilişkindir.
Somut olayda davalı, davaya cevap süresi içinde sunduğu cevap dilekçesiyle, savunma yoluyla temliken tescil talebinde bulunmuştur. Bu nedenle öncelikle davalının savunma yoluyla talep ettiği temliken tescil isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, oluşak duruma göre diğer talep hakkında hüküm kurulması gerekirken, temliken tescil isteği hakkında bir karar verilmemiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ...’ın temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ...’ın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.